Kediler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kediler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haz 2011

Plazaya kedi girmiş+%&&()==!

Bankanın güvenlik görevlilerini seviyorum. Giriş kapısının yanındaki bahçede ne zaman bir kedi yavrulasa; hemen sahip çıkarlar, süt verirler, ilgilenirler. 

Bu sabah tam bankaya girmek üzereyken şapşal bir yavru miyavladı ama açlıktan değil, sütü yanında hazır. Oyun istiyor belli. 
Nasıl tatlı, siyah beyaz benekli, yeşil gözlü. Hemen eğildim sevmek için ama sağdan soldan garaja girmek için geçen arabalar ve etek faktörü nedeniyle uzun uzun oynayamadım. 

Sırnaşıverdi birden, ayaklarıma dolandı, bacaklarıma değil çünkü boyu ancak ayak bileklerime kadar geliyordu. 

Kucağıma alıp kata götürmek üzere heveslendim bir anda. Ama tabii yapamadım. Oysa alıp çıkarsaydım yukarı, ne güzel curcuna olur, bütün kat birbirine girerdi. Kediden korkan var mı bilmiyorum ama onların çığlıkları, sevenlerin başına üşüşmeleri, kedinin her odaya gönlünce girmek istemesi üzerine yaşanacaklar. Ay, çok şahane olurdu ya.

Birisi çocuğunu getirince, o sevimsiz ortamda aniden çocuk sesi, 100 kişinin hayatında ilk kez çocuk görmüş gibi başına üşüşmesi ile kat şenleniyor. Arada korkup ağlayanlar oluyor ama çocuk ağlaması ne kadar dayanılmaz (benim için öyle) bir ses olsa da plazada kuş sesi gibi geliyor kulağa. 

Saatlerin, günlerin ve hatta yılların ot gibi geçtiğini bir kez daha fark ediyorum, bu yabancı canlıların içeri girişiyle ortamda gelişen duruma bakınca.

Oysa ne olurdu yavruyu sokuverseydim çantama atıp?
Bu da benim evladım derdim.

Olmaz mı?
Bence bu da olabilir.


Müzik için ikinci bağlantıya tık.
Nursel beni seviyor, bana şarkı gönderiyor.

27 Şub 2011

Zeytin'e...

Çok üşüdün değil mi?
Bizim gibi kapıyı açıp, kendini içeri atamıyorsun tabii. Girdiğin yerde, sıcak yüzüne vurunca; ellerin, ayakların yaşasın ısınacağız, diye bayram edemiyorlar. Bir fincan çay alıp, pencerenin önünde, dışarıda gezen arkadaşlarını da seyredemiyorsun. Sadece üşüyorsun ve sığınacak bir sıcaklık bulma peşindesin. 

Karnın doydu, sabah insaflı davranan kahvenin sahibi, süt ve ekmek verdi, sana. Ama bu soğuk belası yok mu? Araba da yok ki civarda, yeni durmuş bir tanesinin üzerinde ısınsan, azıcık. Onun için o çocuğun, kafasına tırmandın, kapüşonunun içine girmeye çalıştın, seni kucaklamak istemediğinde. Neresi olursa olsun, bir canlının sıcağına ihtiyacın vardı sadece ama o senden ürktü biraz, düşersin diye bir şey de yapamadı, kambur vaziyette, annesinin gözlerine baktı, yardım istedi. Oysa düşmezsin ki sen; istersen oradan rahatça dört ayağının üzerine atlarsın, hatta o rahatsız konumda durmazsın bile, o kadar üşümemiş olsan. 

Bir evin olsun ister miydin? Hiç arkadaşın olmadan o evde bütün gün, yediğin önünde, yemediğin arkanda, oturmak? İstemediğini biliyorum, seviyorsun sokaklarda serserilik etmeyi, arkadaşlarınla kah oyun oynayıp kah iki kuru ekmek parçası için kavga etmeyi. Sonra canın istediğinde, mahallenin yakışıklısıyla sevişiyorsun, bebeklerin oluyor, dilinle sevip, memelerinle besliyorsun onları. 

Yok bunlardan vazgeçip, sevişmeden, hamile kalmadan, bütün gün yiyip, içip semirmek istemezsin sen. Aslında keyfin yerinde ama şu soğuk belası canına okudu bugün işte. Böyle zamanlarda, keşke gençken zamanında beni sevip, okşayıp, eve götürmeye çalışan o küçüklerin kucağından atlamasaydım dediğin oluyor ama yok, eksik kalsın, böyle iyiyim diye vazgeçiyorsun hemen. 

Hem istediğin bir sıcak kucak şu anda. Fazlası değil. Özgürlüğünden vazgeçecek kadar da üşümedin ama değil mi? Yoksa üşüdün mü? Gelmek ister misin benimle? Tamam, sevişmene engel olmayacağım, bebeklerinin hepsini tutamayız ama iki tanesi, seninle kalabilir, ilk sene. 

Hayır mı? Ama sen de ne yardan ne serden vazgeçiyorsun, desem; evlenmeye çalışan kadın/adamlar gibi davranmış olurum, değil mi? 
Bana, "git kendine, seninle yaşamak isteyecek, sıcak bir yuva uğruna çocuklarından bile vazgeçecek bir tekir bul, sen benim için çok iyisin, ben seni hak etmiyorum" dersin, hatta!

Görsel: Ahmet Coka

28 Nis 2009

Kedi Olmak İstedim!

25 Nisan'da bir arkadaşımın sokakta bulduğu üç haftalık küçük kedi yavrusunu, kocamla yaptığım uzun mücadele sonucunda eve almayı başardım.

İsmini "Sünger" koyduk. Sünger, o kadar küçük ve savunmasızdı ki baktıkça içim paralanıyordu.
Sürekli karnıma, göğsüme girmek istiyor, annesinin sıcaklığını arıyordu.

O günden beri koynumdan hiç çıkarmadım onu ve dün gece durup dururken onun çaresizliğine ağladım.

Ona, yaşamak için ihtiyaç duyduğu annesi gibi süt vermek, yalamak, koynumda saklamak istedim.

Kedi olmak istedim. Maalesef olamadım.

Bugün sabah hastalandı ve öldü.

Gözümün önüne sürekli küçücük kafan, parmaklarımla dokunduğumda kibarca kıvırdığın patin ve başın ağır geldiği için yürürken yana devrilişin geliyor.

Hoşçakal küçük Sünger...