22 Haz 2012

Olayımız ne?

Aklıma ne zaman yazacak bir şey gelse; laptop'ı açamayacak kadar tembel oluyorum. Ne zaman açsam; aklıma bir şey gelmiyor. Yakın arkadaşlarım, madem evde boş oturuyorsun, blogunla ilgilensene tadında tavsiyelerle geldikçe; inatçı kişiliğim söylenmese yapardım, gibi bir bahaneyle yeniden tembelliğe meyilleniyor.

Durup dinlenmeden kitap okuyorum, şu sıralar. Çok da iyi geliyor. Kitapların, insanı sarmalayan, içine alıp; hikayenin gittiği yerlere götüren, huzur-heyecan-hayranlık karışımı sıcaklığına bıraktım kendimi.

 Zaman zaman soruyorum kendime, böyle eve para getirmeden, sadece tüketen bir insan olmaya devam mı edeceğim? Bu soruyu sordurtan, senelerdir içinde bulunmaktan nefret ettiğim çarkların sesi, elbette. Gerilere gidiyorum, okul yıllarına. O zamanlar evde oturmak gibi bir hayalim yoktu. Bir işim olur ve çalışırım, okulda kalır, hocalık yaparım gibi düşünceler vardı kafamda. Onları oraya biri mi koymuştu yoksa içimden mi geliyordu, bilemem. Doğru ve uyum sağlayacağım bir işte başlamış olsaydım hayata; yine bu hale mi gelirdim, onu da bilmiyorum.

 Bir şeye yarıyor olmak aslında hiç de derdim değil gibi geliyor. İçimde dönen kırık plak, bana ait değil gibi de hissediyorum. Ama sonra inandığım bir işi tamamladığımda, bunu insanlarla paylaşmak için ölürken, midemin ortasında hissettiğim o tutkuyu zaman zaman özler gibi oluyorum.

Arkasından,  inandıklarımın aslında o iklimde asla bir işe yaramayacağını, yaramadığını, yaptığım çoğu işin masturbasyondan öteye gitmediği anlardaki hayal kırıklığımı hatırlayıp, mideme oturacaksa; karadutlu böğürtlenli Magnum otursun diyorum.
Hiç olmazsa ağzımın tadı yerinde olur.

 İnsanların yaşamlarına dokunmak, bir kişi de olsa; bazı şeylere vesile olmak çok güzel ve vazgeçebileceğim bir şey değil sanırım. Ama insanlardan da epey uzak durmaya çalışırken; kime, nasıl, nerede dokunurum bilemiyorum.

İşte bunlar var, kafamın bir tarafında. Bence, kendimden, henüz keşfedemediğim bir şey çıkaracağım. İnanıyorum buna. Hayal ediyorum ara sıra. Bugüne kadar kurduğum ve yazdığım hayallerimin gerçek olmuş olması, ümit de veriyor.

Rahatım yerinde, kafam tabii ki durmuyor. Bitkisel hayata geçmediğim sürece durmayacak da. Bununla yaşayabilirim sanırım.

Görsel: Hülya Özdemir

13 yorum:

Cahide İlkay dedi ki...

Karadutlu böğürtlenli magnum iyidir ve de inanç umudu ayakta tutar,sen inanmaya devam et:) Sevgiler...

Hayat_Erkeği dedi ki...

herkesi siktir et, sadece kendine inan aslı'm. insan kendine inanırsa yapamayacağı şey yoktur. canımsın. her şey gönlünce olacaktır.

Adsız dedi ki...

o keşfedemediğin şeyi şeyi bulacaksın inanıyorum ben sana.

Aslısın dedi ki...

Baska cumleler, ahududuluymus bu arada:))

Hayat erkegi, seviyorum seni, sen de seni sev lutfen

Kcs, ben de bu sefer inaniyorum kendime, caresizlikten mi bilinmez ama.

mehbup dedi ki...

Ben buradayım bana dokunabilirsin..
Yolun başındasın dur hele bir:)

Onlyvili dedi ki...

Daha dün akşam kendime ; film izlemeye cok verdin kendini biraz da kitaplara ver deyip sehpanın üzerindeki beni bekleyen kitaplarla gözgöze geldim.nasil özendim o hamakta uzanmayı. Ve bir işe yaramayı özlemeyi :) bu arada sen zaten cok ise yariyorsun ki .. deneyimlerini burda paylaşsan ! onlar bile yeter be :)

Aslısın dedi ki...

Mehbup, zevkleee:)

Vili, canimsinss

E dedi ki...

1sosyalmedya.com blog dizinine girdiğiniz iyi olmuş, bir güzel blog buldum:) Yeşilin değişik bir etkisi var, pencere açılınca gülümsetti hemen, okuduğum yazıdan da keyif aldım, artık buraların "izleyici"siyim:) İleti sonuna "bloguma da beklerim" gibi bir şey yazmadım kimseye daha, size de yazmayacağım; ama ben buralara uğrayacağım, hoşçakalın:)

Aslısın dedi ki...

Tesekkurler engin, hosgeldiniz:)

didem dedi ki...

Inanmaya devam. Bir hedef belirlemis olan insanlar hic hedefi olmayanlardan cok daha hizli bir sekilde amaclarina ulasiyorlar.

Aslısın dedi ki...

Didem, degil mi? Bir sekilde hayaller gercek oluyor

mRNA dedi ki...

Oturduğu yerden usulca doğruldu, elindeki gümüş tabakanın üstüne vurduğu filtresiz sigarasını,baş ve işaret parmağı ile iyice sıkılaştırdıktan sonra ağzına götürdü. Tam yakacakken vazgeçti. Sigarayı ağzından aldı ve iki parmağı arasına tutmaya başladı. İşte tam o an yüzünü bana döndü ve kırçıllaşmaya yüz tutmuş bir ses tonu ile dedi ki : "Şeytan, günaha bulanmış bedenlerden beslenmez, onun tek hedefi vardır. Köleliği ruhlara sindirmek."

mRNA dedi ki...

Şeytanın ağır adımlarla toplantı salonuna girmesi ile yuvarlak masa etrafında toplanmış dünyanın bütün kötüleri saygıyla ayağa kalktı. Ona en yakın sandalyede Oligarklar, diktatörler, ağızlarından salyalar akan politakıcalar yerini almış, Patronlar, bankerler, tefeciler, yöneticeler ise yanında sıralanmıştı.Hepsi merak içinde Şeytanın kendilerine vereceği vaazı beklemekteydi. Şeytan usulca oturdu. Hepsini söyle bir süzdükten sonra konuşmaya başladı.
" Oğullarım, beni kötüleyen, aleyimde yazan, bana savaş açan ve kendilerince insanı benden koruyabileceğini vaazeden kutsal kitapların hepsi, benim varlığımın izlerinin günaha saplanmış bedenlerde olduğuna, tek amacımın bedenleri ele geçirmek olduğuna işaret eder. Ah ne büyük budalalıktır bu. İnsanoğlunu ele geçirmenin daha güvenilir ve sağlam bir yolunu takip ederim halbuki ben. Sizler de bunu yapın. Başka bir şey yapmanıza gerek kalmayacaktır. İnanın."

Merak ve sabırsızlığın kıvrandırıcı etkisine kapılan iblis oğullarından biri şeytanın sözünü keserek atıldı. Ne yapmalıyız büyük üstad ?

Şeytan hiç istifini bozmadan cevap verdi: Köleliği ruhlarına sindirin. Gerisi gelecektir.(A/TİLL/A)