30 Tem 2010

Arada Sen de Yap, Güzel Oluyor


Kimi insan bu dünyaya, gördüğü her şeyi, yapılan her işi eleştirmeye gelmiştir. En doğrusunu bilip, en güzelini yapacağına dair, kendine olan inancı sınırsızdır.
Ancak onu eleştirdiği herkesten ayıran en önemli özelliği; hiç bir şey üretmemesidir.
Bunu da, ben yerimi bilirim, yazar olmak, ressam olmak, müzisyen olmak, iş kurmak öyle kolay değil diyerek; perde arkasına saklanarak, yapar. Herhangi bir şey yaratmayınca, eleştirilme ihtimali de olmaz tabii.

Böylece, eleştirmek konusunda doktora yapamadığı gibi, hiç eleştirmeye yanaşmadığı karakteri ile "olumsuz ve sevimsiz insan" olarak hayatını geçirir.
İlk başlarda, eleştirel bakış açısıyla bazı çevrelerde saygı kazanır, işten anlıyor ki; hiçbir şeyi beğenmiyor, dedirtir.
Ama bir süre sonra, üretmeden yermeye devam edişi bazılarının dikkatini çeker ve sahip olduğu kısa süreli saygınlık da kaybolur. Bu durumda, daha da aksileşir, yanından uzaklaşanlara da tabiri caizse bok atmaya başlar. Onu anlamadıkları için zaten o gidenler de yeterli birikime, kaliteye sahip değillerdir.

Kiç kimse işini gereği gibi yapmıyordur. Dönse baksa aslında, kendisi "iş" bile yapmıyordur.

Bu tarzın altında yatan neden, ya mükemmeliyetçilik ya da kendine güvensizliktir.
Başka sebepleri de olabilir ama hayatım boyunca toplasan, üç kişide karşıma çıkan sebepler bunlardı.

Şunu belirtmek istiyorum: Hepimiz okuduğumuz kitapları, gördüğümüz filmleri ve karşılaştığımız pek çok işi eleştiriyoruz. Eleştiri olmazsa; daha iyisini yapmak mümkün olmaz. Eleştiri, hediye gibi kabul edildiğinde; işin sahibine katkısı büyüktür. Ayrıca her yapılan işi, yazılan kitabı da beğenmek zorunda değiliz. Gerçekten bazen "pes" dedirten işler de görmüyor değiliz. Bahsettiğim şey, bir kitabı okumak ve beğenmediğini söylemek değil.

Benim bahsettiğim ve sinirlendiklerim; iş üretmeden eleştirmeyi matah bir şey sananlar ve durmaksızın tekrarları oynayanlar. Yapılan işte güzel olana odaklanmak, bazen beğenmek için kendisine şans vermeyenler.


Görsel: Irisz Agocs - This is not enough

12 yorum:

Burcu dedi ki...

Gerçekten çok anlamlı bir yazı, ara ara benim de takıldığım bir noktadır eleştiri modu..
ve kendime kızdığım, ve dediğin gibi genelde işe yaramadığımı düşündüğüm zaman artan eleştiri modum..:)
Ama arada hepimize oluyor, bu dönem zor bir dönem iş hayatı yoğun temposundan çıkıp, ev ortamına adapte-olamama olmak da istemem gibi bir durumda, seçenek darlığı insanı eleştirel gözle bakmaya zorluyor maalesef ki!
Eee tabi değişik fikirler üretip, bazı blogger arkadaşların güzel yorumlarını ve önerilerini dinlemek ayrı keyif vermiyor da değil ;)

Bireysel eksikliklerimizin ve yalnışlarımızın farkında olmalıyız ki düzeltebilelim..

Çok güzel bir yazı, tebrikler..:)

A-H dedi ki...

Aslicim yazini okuyunca aklima cok begendigim bir hikaye geldi;

unlu bir ressam ciragina yaptigi son resmini kent meydanina koymasini ve yanina biraktigi nota "resimdeki yanlis ve cirkin yerleri kirmizi boya ile isaretleyin" yazmasini istemis. gun sonunda tum resim kirmizi carpi isaretleri ile doluymus.
ertesi gun yine ayni seyi yapmasini ama bu kez "resimdeki yanlis ve eksik yerleri duzeltin" yazmasini istemis.
gun sonunda resmin tek bir yerine bile dokunulmamis...

cok hosuma gider bu hikaye.
sevgiyle kal :)

Adsız dedi ki...

Üretmek.. İşte asıl sorun bu. Etiketlerindeki bok atma sendromuna da kahkahayı bastım :)) Eleştirisel olmak beğenmemek değil analiz edebilmekten geçer. Analiz edemiyorsa zaten eleştirecek konuyuda bilmiyor demektir.Seksenlerde herşeye karşı olmak akımının da özü buydu. Şimdilerde eleştirmenlik zor zanaat ama.

ali zafer sapci dedi ki...

Yorumlar da yazınız gibi çok güzel. Teşekkürler, selamlar.

Unknown dedi ki...

Kesinlikle böyle insanlardan çok var etrafta!
Üretilenlerle gerçekten ilgilenip onların gelişimi için eleştiri yapmak başka,bir de hiçbir iş yapmadan herşey hakkında söyleyecek bir lafı olmak başka!

Aslısın dedi ki...

Burcu, teşekkürler :) Ara ara değil normal zamanda da eleştirmek kötü değil ama hayata sadece oradan bakmak çok fena.

A-H: Hikayeni çok sevdim, sağol paylaştığın için, işte budur.

Syrakusa: Analizi ara sıra da üretmek ve takdir etmek için kullandığı takdirde benim itirazım yok :)

alizafersapçı: Teşekkürler, yorumcular ve kendi adıma :)

Kitap kurduyum ben: Önce sen ne yaptın, onu görelim diyesim geliyor işte.

aslı hayvanı dedi ki...

bu yazıda tarif edilen sevimsiz kişiye çok benziyorum ben :D

ancak şurada ayrılabilirim bir tek; kitap yazarlarını asla eleştirmem, eleştirene karşı da hiç hoşgörülü değilim (esasen sanırım kitap yazarlarından başka kimseye hoşgörülü değilim :)). şu herkesin aşağıladığı, basit ve salak bulduğu, sömürgen alacakaranlık serisini bile aramızda yazabilecek tek bir koçyiğit çıkar mı kolay kolay? ööle dört kitap dolusu kelime filan... bilmiyorum, pek sanmam.

bir de şu var. üretmeyen kişinin ahkam kesmesi, bok atması ne kadar illet bir şeyse, üreteninki de öyle bence. ürettiğin şey konusunda eleştiri hakkın olabilir belki o zaman ama onun dışındaki herhangi bir konuya girdiğin anda aynı derecede lavuksun :)

Aslısın dedi ki...

Bir tanecik bile konu varsa yermediğin olmaz bu iş adaş, hiç uğraşma :)
Eleştiri her daim lazım ama işi bok atmaya çevirmemek lazım aslında.

aslı hayvanı dedi ki...

yamma yav.
yaşlılık yıllarım için çok ümitliyim :)

Aslısın dedi ki...

bişii olmazzz, iyi böyle :)

Romankarakteri dedi ki...

Eleştiri:Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.

Doğru ve yanlış yanları bulmak amacı ile yapılır. Sadece yanlışlarını bulmak için değil...

Aslısın dedi ki...

Roman karakteri: Katılıyorum. Öbür türlüsü b.k atmak olur.