14 Tem 2010

Bekliyorum...


Şu aralar ne çok şey oldu hayatımda.

Boş bakmam, yüzümde anlamsız bir ifadeyle ortada gezinmem de bundan. Yazmaya da elim gitmiyor.
Eskisi gibi yazamıyorum. Hep aynı şeyleri tekrarladığımı, içimde olanları dürüstçe buraya yazamadığımı, yüzeysel kaldığımı hissediyorum.

Defterlerle daha haşır neşir olmamdan mı yoksa defterlere yazdıklarımı başkalarına açamayışımdan mı, bilmiyorum. Belki de ben bile neler olduğunu, içime çöreklenmiş korkunun neden kaynaklandığını bulamadığımdan, bu durumdayım.

Her şey çok güzelken; bir anda etrafımda olanlar kalbimi parçaladı. Üzüldüm, umudumu kaybettim, karamsarlaştım.
Çok sevdiğim, iş hayatında tanımama rağmen kardeşime benzetip, ailemden birisi gibi benimsediğim küçüğüm ciddi bir kaza geçirdi. Ameliyat, hastane derken iyi ama iyileşmesi için zamana ihtiyacı var.
Bir başka arkadaşım ikiz bebeklerini erken doğum nedeniyle kaybetti.
Aynacım artık yanımda değil ve ben onun eksikliğini tam da bu zamanda çok hissediyorum. Telefon, mesaj kesmiyor beni.
Yanımda durmasını, bana bakıp, içimi görmesini, aniden beliren Deli Aslı'yı sakinleştirmesini istiyorum.

Aslında düşününce; cevapların bir bir ortaya çıktığını görüyorum.

Bütün bu olaylar kaybetme korkumu tetikledi. Daha çocukken annemi ve kardeşimi kaybetmekle başlayan korkum, büyüdükçe; koca, çocuk, arkadaş, sağlık gibi farklı şekillere büründü.


Bir zamanlar, hayatıma kimseyi sokmamalıyım, böylece kimse için endişelenmem, kaybetmek zorunda kalmam, diyecek kadar delirdiğimi de hatırlıyorum. Neyse ki böyle yaşamadım, sevmekten korkmadım ve vazgeçmedim.

Ama kaybetmekten hep korktum ve korkuyorum.

Korkarak yaşamak; yaşamdan tat alamamak, nefes aldığın sürece endişelerle hayatı zehir etmek demek.
Bazen korkmalısındır, korku seni korur, güvende olmanı sağlar. Arabanın önüne kendini atmanı engeller, saldırıya uğradığında sana "kaç" der.

Korkulan her neyse; ondan kaçmak için bazı konularda, kendini güvenceye almaya çalışır ve alabilirsin de.

Ama öyle anlar ve olaylar vardır ki; ne yaparsan yap, kaçmak imkansızdır, sadece yaşamak zorundasındır.

İşte bu kaçamayacaklarından korkmak akıl karı değil. Önüne gelmezse şanslısın, gelirse de yaşarsın ve bir şekilde dersini alırsın.

Kendime söylediğim akıllı sözler de yalan. Birisine tavsiye vermenin yalanlığı gibi. Söylüyorum ama dinlemiyorum. Benimsemiyorum.

Benimseyeceğim kelimeler bulduğumda olacak bu iş, o kelimeleri bekliyorum.

Görsel için...

9 yorum:

C3Moi dedi ki...

İyi misin..?

Aslısın dedi ki...

Pek değilim, iyi olmam için de olmamam için de sebepler var ve ben karıştım.

Sibel dedi ki...

Ben bir yazıda (http://sibel-alem.blogspot.com/2010/05/om-mani-padme-hum.html) "korku" gökkuşağı yapmıştım, yedi renkli. Korkularınızın altından geçin ki üstesinden gelebilesiniz demiştim. Seç bakalım yedi renkten birini, belki beklediğin kelimelerden biri buradadır:

“ Face Everything And Recover ”

“ Finding Eternity Arouses Reactions”

“ Fantastic Expectations Amazing Revelations”

“ Freeing Excellence Affects Reality”

“ Final Execution And Resurrection”

“ Free Expression As Revolution”

“ Finding Everything And Realizing!”

Öküzün Önde Gideni dedi ki...

"Koy d.tüne rahvan gitsin" ile overdoze evhamın ortasını bulmak ne zor, öyle değil mi?

Telkin lazım ama.. Teoride doğrusunu bildiğimize göre, pratiğe dökmek imkansız olmasa gerek..

Onur Diribaş dedi ki...

Son 2 haftadır zihnime düşen bir düşünce oldu. Sanırım bu düşünceyi söylemenin tam yeri, tam zamanı... Biz insanlar, doğadaki "değişken yaşam koşullarına" hemen ayak uydurabilen bir kaç varlıktan biriyiz. Adaptasyon sürecimiz olgunun değerine göre görecelilik gösterse de, öyle ya da böyle ama bir şekilde mutlaka bu yeni duruma alışıyor ve yaşamamıza devam edebiliyoruz. İçinde olduğun durum da fikrimce böyle olacak. Bir süre sonra buna ya alışacaksın ya da alternatif bir durum oluşturacak ve ona göre yaşayacaksın. Belki de bu alternatif durum önüne sunalacak. Ama en nihayetinde hepsi geçecek ve biz senin yeni yazılarını okuyacağız. Yüreğim seninle Aslı. Sevgilerle...

Adsız dedi ki...

korku,kaybetme korkusu,kaybedeceğini bilme korkusu içine şeytan kaçması gibi..
sonunu sayar gibi bi bekleyişle kör kötürüm bırakan korku...
korkuyu içimize salan mitolojik pan'ın ininden çıkıp o dehşetengiz sesi midir?hayır. korkunun sebebi de onu besleyip büyüten de eksikliklerimiz ve bu eksikliklerimizin farkında oluşumuz.cahillerin cesareti bilgiden mahrumiyetin kazancıdır.bilmek hem kendine hem eşyaya ait esaslı malumata sahip olmak bir çok diğer olumsuz yanıyla birlikte bilgi sahibini korkular sahibi de kılar.
çare bilgiyi derinliştirmekte.
selam ve sevgiyle

Adsız dedi ki...

Tıkanmışsın.Hayatındaki kötü gidişler bıçakla kesilir gibi kesilecek meraklanma. Küçüğüne geçmiş olsu. Kısa sürede atlatır umarım.

Aslısın dedi ki...

Sibel: tamam bakacağım oraya, fikir güzel geldi.

öküz: telkin, evham, hepsi benim işte bir de denge tutsa.

Onur: Aynı şeyleri ben de düşünüyorum bir süredir, bir şekilde adaptasyon vazgeçilmez, nasıl olacağını göreceğiz, bana bağlı aslında bir bakıma.

engin deniz: çok teşekkür ederim çünkü unuttuğum bir şeyi hatırlattın bana, bilgiden uzaklaşıp, batıla kayışımı görür gibi oldum bir başka açıdan.

syrakusa: umarım öyle olur, küçüğüm de iyileşsin, çok özledim onu.

Fery... dedi ki...

ailesinden uzakta yaşayan bir insan olarak her gece telefonumun çaldığını o korkunç haberi aldığımı apar topar evden çıkıp yollara düştüğümü yanlarına gidip cenazelerinde bulunduğumu içim çıkarcasına ağladığım zamanları hatırlıyorum Aslı, bir gün hepimizin yaşayacağını önceden düşünüp anı zehretmenin inan hiçbir faydası yok... kaybetme korkusunun çözümü yalnızlığı seçmek de değil, sahip olduklarınla her saniyenin farkında olup tadını çıkarmak... benim kadar psikopatlığa bağlamamışsındır muhtemelen ama ben vazgeçtim kötüyü düşünmekten sen de getirme aklına :))