15 Kas 2010
Kitaptan...
lady, (ben ona ma lady demeyi seviyorum) benden kitaplığın karşısında gözümü kapatıp, hayallere dalmamı istemiş. Sonra da elime alacağım ilk kitabı satın aldığım zaman hissettiklerimi yazmamı, kokusunu duymamı ve 55. sayfasını açıp, oradan bir paragrafı yazmamı...
Olaya biraz müdahale ederek, gözlerimi kapatıp, kitaplığa alnımı vurmadan önce; en yeni okuduklarımın durduğu rafa gittim. Aslında yazmak istediğim bir kitap vardı, eğer 55. sayfasını çizmiş ve işaretlemişsem; hile yapmama izin verecektim. Hileyi bile şarta şurta bağlayıp, kendi açımdan bir nevi dürüstlük yapmış oldum, bence. Yok, o sayfada altı çizilen bir satır olmasaydı, o zaman başka bir yeni okuduğuma yönelecektim.
Elime, Taş-Kağıt-Makas'ı aldım (Ayfer Tunç). Daha çok yeni almıştım bu kitabı, geçen hafta. Bir arkadaş önerisiyle ve öneriyi yapana buradan bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Zira Ayfer Tunç'un ilk okuduğum romanını çok beğenmemiştim ve başka bir kitabını da okumayı düşünmüyordum.
Kitabı aldım, bolca işaretlediğim ve altını çizdiğim sayfa vardı, kitabı sevmiştim gerçekten.
55.sayfayı açtığımda; enteresan bir şekilde son zamanlarda çok düşündüğüm bir konuyla ilgili satırları çizmiş olduğumu gördüm. Hem de kitaba adını veren hikayenin içinden...
Böyle tesadüflerin hep olageldiği bu hayatta, tesadüflerin bana her "ce" deyişinde, bu ilk defa başıma geliyormuş gibi şaşırmaya bayılıyorum. Şaşırıp sevinmenin tadını çıkarıyorum.
Evet, 55. sayfada altını çizdiğim yer, son paragraf, buyrun siz de okuyun...
"Anneyok, babavaryok büyümüş bir adamın temel meselesi, büyük doğmuşluğun acısı, çocuk olamamış, ama çocuksu kalmışlığın yaraladığı hayat..."
Bu cümlenin üzerine çok şey yazılır.
Hayatınıza giren, zamanında çocuk olamamış çocukları düşünün, biraz.
Ben de biraz böyleyim galiba.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
17 yorum:
hemen alıyorum kitabı nasıl vurdu beni...
ist
İstanbul, kitaptaki hikayelerden, Suzan Defter beni benden aldı, bakalım sen de sevecek misin?
Muthis bir kitaptan muthis bi alinti...Ben suzan defter'le birlikte, kisacik, minicik, noktalamasiz ve insanin icini buran fehime ile susen'in kaybetme korkusuna da hayran kalmistim...
Bu arada yeni bi masal var Aslican bakalim sevicek misin bizim rapunzeli :)
Eliza'm, o kaybetme korkusu bana neler düşündürttü bir bilsen...
Ben masala gidiyorum o halde, hemen.
Gençliğini orta yaşta yaşamak zorunda kalmak, çocuk olamadan. Kötü birşeydir.
stumm scream, öyledir evet, öyle.
İyi bir paylaşım.
Teşekkürler.
Ben de 'bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi' kitabını okumuştum yazarın pek de ısındığımı söyleyememe ama bu kitapla bir daha denemek gerek sanırım.
alizafersapçı, teşekkür ederim.
dışavurum, benim de ilk okuduğum ve çok beğenmediğim kitabı oydu. Bu ve evvel otel de başlarında olmama rağmen söyleyebilirim ki; deliler evinden kesinlikle çok farklı, tavsiye ederim.
Ben de yazarak, çizerek okurum kitapları, daha doğrusu okurdum diyelim çocuklardan önce.. Zira onlarla zar zor kitap okunsa bile, yanında kalemle epey lüks oluyor.. Sevgiler.
deli anne, işte o dönemi bilirim, kitap okuduğuma, okuyabildiğime şükrediyordum, geçti ama:)
gene çok sağlam yerden dikiş tutturmuşsun Aslı.cümle fevkaladenin de fevkindeymiş.
çarpıcı bir paragraf...
okunmalı bu kitap diyorum,bir de...
mutlu bayramlar, sana ve sevdiklerine:)
Bad-i saba, gercekten cumle vurucu
Cep aynasi, tavsiye ederim. Sana da iyi bayramlar
Aslı seni ben de mimlemiştim geçen gün, cevaplamadın:(
Kremkaramel, özür dilerim. Ben atladım galiba. İlk fırsatta söz.
Yorum Gönder