Ne zaman bu kadar güvensiz olduk?
Ne kendimize ne de başkalarına güvenemiyoruz, bir türlü.
Bir sır verirken ince eleyip sık dokumaya, birisi bize bir şey söylediğinde, farklı bir niyeti var mı yoksa dediği gibi mi hissediyor, diye sorgulamaya; ne ara bu kadar vakit ayırır olduk?
Hem de yapmak istediklerimizi yapamamaya en büyük mazeret olan zamansızlık, hep yanı başımızda iken.
Güvensizliğe ayırdığımız zamanlarda, kim bilir ne büyük işlerin üstesinden gelirdik. Kaç kitap okur, kaç film seyreder, kaç arkadaşımızla görüşmeye vakit ayırırdık. Hatta ona kafa yorana kadar, işe güce kafa yorsak, kim bilir ne güzel fikirler üretir, işe yarar icatlara imza atardık.
Yediğimiz darbeler mi, yoksa çevremizdekiler mi öğretiyor, acaba bize güvenmemeyi?
Çocukken, öğrenmek için güvenmek zorundasın. Bilgi alıyorsun, yapılan hareketleri izliyorsun ve aynen tekrar ediyor, kafanda biriktiriyor ve gerektiğinde ya da gerekmediğinde kullanıyorsun.
Peki büyüdükçe ne oluyor?
Karşındaki insanı sorgulamaya başlıyor, kim olduğuna bağlı olarak bazılarına inanmayı, bazılarına inanmamayı seçiyorsun.
Her duyduğuna inanan salak ve avanaklar grubu olmasak da daha az sorgulayıp, daha çok güvenemez miyiz insanlara?
Bakın, bir işi geliştirmek için sorgulamaktan, deneyler yapmaktan bahsetmiyorum. Eleştirel bakış açısından vazgeçmek de değil, söylediğim.
İnsanlarla ilişkimizden, onlara güvenmekten bahsediyorum.
Hem, birbirimize güvenmeyişimiz, neden oluyor olamaz mı, daha güvenilmez insanlar olmamıza?
İnsanların sırtına sorumluluk yüklemeyip, baştan dolandırıcı muamelesi yaparsan, o adam sana niye güven telkin etme derdinde olsun ki?
Hep insanlar mı suçlu, yoksa onlara güvenmekten kaçınan biz mi?
Bana yediğiniz kazıkları anlatmayın. Ben de yedim arada, onlardan.
Yine de ilk gördüğümde güvenmek ve inanmak istiyorum yeni tanıdığım birisine. Bana neden kötülük yapmak istesin ki diye düşünüyorum. Gerçekten de güvenimi kıran, kötü tecrübe defterine kayıt girilmesine sebep olan insan sayısı, çok değil. Ama işte, ben de beceremiyorum sistemden geçirmeden hemen güvenmeyi.
Sevmiyorum bu halimi ama yapmaktan da alıkoyamıyorum kendimi.
İnsanlara ve söylediklerine inansak.
Yaptıklarının arkasında farklı anlamlar aramasak.
Ne bileyim, rahat olsak.
Güvensek.
Güvene layık olsak.
Biz yeniden çocuk olsak.
Hayat bayram olsa.
Evet ya, ne var bunda?
18 yorum:
John Forbes Nash'in büyük katkıda bulunduğu "Oyun Teorisinde" Nash şöyle der: "Hepimiz ilişkilerimizde karşı tarafa güvenmezsek, her zaman için ilişkide olduğumuz kişiyi en büyük potansiyel düşmanımız olarak görürsek, bu güvensizlik yaklaşımından, uyum içinde yaşayan bir toplum doğar." Kısacası "güvenliğin birinci şartı güvenmemektir."
Ne kadar doğru bilemiyorum ama ben hemen güvenenlerdenim. Sonrasında bunun acısını çeksem de...
Bir tanıma göre güven, ilişkide zarar görme ihtimaline açık bir şekilde kendini var emektir. Şimdi gerisi geliyor işte; zarar görsem de sorun olmaz gibi bir kendine güvenin, birşey olsa da ben üstüne giderim diyebildiğin cesaretin ve aslında olup gidenin geçici bir yanılsama olduğunu idrak eden meczup tarafının farkında olmak....
Onur, John Nash'i de severdim, iyi insandı ama of istemiyorum ben öyle uyum be:)
Tulip, hah işte o meczup halimi nasıl seviyorum bir bilsen. Ara ara ziyarete geliyor, çok sevişiyoruz onunla. "Aslında olup giden her şey bir yanılsama" şunu tahta kafama kazı da; rahatlayayım biraz.
şu beynim artık cesuru oynasın bana,bıktım aynı oyunlarından,güvenmeyerek ne kazandım,kuruntu,parayona,korku...
güvenmediklerim kendi güvensizliklerim,kendi korkularım,50 yaşın yaaaw bırak bunları gülüm hayat geçiyor yaşamana bak durumlarını bu yaşda hissetmek istiyorum.Çok mu?
idikodes, e başlamışsın bile öyle hissetmeye. Hadi gel meczup olalım birlikte!
Kimseye güvenmem. Gölgeme bile.
girl wirth the red balloon, gölgen yabancı değil be, yorma kendini:)
düşmanlarınızı sevin, çünkü ancak onlar size hatalarınızı büyük bir cesaretle söyler...
Ben iliskiye guvenle baslamayi tercih ediyorum ama guvenimin tersinde hareket edildiginde yikilmayacak hale de geldim, yikila yikila oldu bu tabi :)
Sade, işte sen olmuşsun, ne güzel:)
güvensek miiiii
güvenmesek miiiii
yoksa hiiiiçç düşünmesek miiii
euphoric:) düşünmesek güvensek o halde.
Aslıcığım devir bu devir,güvenmemekle en aklı başında olanı yapıyorsun yapıyorum yapıyoruz...
Hani demişsin ya inansak güvensek diye yok öyle bir dünya kalmadı ki bırakmadılar ki.
Paranoyaya doğru yol almasın kafi:) Ben içimden içimden hin hin düşüneyim yine ulan bu adamda (ya da hatunda) alengerli birşeyler var mı diye.
Ama hayat bayram olsa hiç fena olmaz çocuk aklımda kaldığı gibi olsa dünya oh tadından yenmez:)
Öpüyorum çok...
Şuşu, hayat senin çizdiğin o şirinelerle dolu olsa, renkli renkli, mutlu mesut yaşasak işte:))
sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkarız aydınlığa?
hiç birimiz güvenmesek birbirimize nasıl kurarız sağlam köprüleri?
boşver, sonunda kırılsan da gücensen de güvenmeye devam et ki karşılığı sana hep gelsin!
kendime güvenmiyorum ki kendim olmayanlara güveneyim aslı'm. bunun tek açıklaması da budur bence
sibel, durum o zaten, hem o kadar da kötü değil her karşımıza çıkan da yahu.
aylak kedi, güven desem güvenmeni sağlayamayacağım biliyorum.
O zaman güvenmelere içelim, en çok da kendimize!
Aylak kediye bütün kalbimle katılıyorummmm...
Yorum Gönder