24 Mar 2011

Plazadayım Yerim Dar!

Ofis ortamı, belgesel alanı gibi gerçekten.
Sakin sakin kendi dünyasında yaşayanı, azgınlar gibi oraya buraya saldıranı, yüzünden her gün bin parça düşeni, süslüsü, kokoşu, bakımsızı, terbiyesizi, kibarı, neşelisi, şakacısı, hepsinden var etrafımda. Daha betimleyemediğim kişiler de var elbette. Onları belgeselde nereye koyacağımı bilememekten; Tanımsız Uçan Cisimler (UFO) kategorisine alıyorum.

Burada, türlü insan çeşidiyle bütün gün aynı oksijeni soluyup aynı karbondioksiti veriyoruz. Sonra birbirimizin karbondioksitini de soluyoruz haliyle. Gittikçe birbirimize benziyor muyuz? Bazılarıyla evet, bazılarıyla asla!
Hatta dışarıdaki hayatımda görmediğim ama burada karşılaştığım bazı insan tiplerine karşı ekstra önyargı ve husumet hissetmeye başlıyorum, zamanla. Hoş değil tabii.

Bizi ortak kılan özelliklerimiz, her sabah zorunda olduğumuz için buraya gelmemiz, kapılardan geçebilmek için hep yanımızda bulunması gereken en çirkin halimizin fotoğraflandığı giriş kartlarımız, aynı saatlerde acıkmamız, doymamız, çaysamamız (çay içmek istememiz), önemli bir iş öncesi yüzümüzde aynı gergin ifadeyle, dünyayı kurtarıyormuş gibi bir tavır takınmamız, dedikodularımız, çıkış saati yaklaştıkça, karne heyecanı yaşayan çocuklar gibi mutlu olmamız, uygunsuz ofis ortamı nedeniyle bütün özel hayatlarımızı birbirimizle istemeden paylaşmamız, fırsat buldukça kaytarmamız, kaytarmaktan zevk almamız, vs vs vs...

Tanımsız Uçan Objelere gelince... Onlar buraya nereden düştüler, ne ararlar, neyin peşindedirler asla bilemezsiniz. Onlar, her yerde olabilirler. Burada olmaları onları "plaza insanı" diye tanımlamak için asla yeterli değildir. Onlar, yaptıkları işlerden bağımsız olarak, tanımlanması mümkün olmayanlardır. Bu nedenle, onları herhangi bir genelleme veya başlık altında yazmayacağım.

Benim yazabileceklerim; genellenebilir neşeliler, huysuzlar, şişik egolar,  benciller, doyumsuzlar olabilir ancak. Bu yazıya başladığım zamandan beri yedi saat geçmiş. Şu anda buna vakit ayırmak çok anlamsız geldi. On beş yıldır aralarında bulunduğum ve genel olarak memnun olmadığım bu tiplemeler için neden kalbim kadar temiz bu blog sayfamı ayırayım?

Ayırdım bile ama vazgeçtim şimdi birden daha detaya girmeyeceğim. Siz hayal edin neşelilerin kahkahalarını, huysuzların yarattığı huzursuzluğu...

Hayali bile çirkin değil mi?

Aranızdan bir akıllı çıkıp da benim hangi kategoriye girdiğimi sormak isterse; bunu bana sormayın, iş arkadaşlarıma sorun, adil olsun.

Görsel: Alessandro Gottardo

12 yorum:

Eliza Doolittle dedi ki...

Ahahahah süpersin kuzum as usual...Benim de toplantı tiplerim vardı hatırlarsan, o hesap...Bu ara bizim zuzaylılar iyice gemi azıya aldı, resmen yıldırma politikası, çıldırtmak için seferber halde tepemdeler!! Ben de dişimi yanağıma geçiriyorum, yine de kibarlığımı bozmuyorum, iyice deliriyoruz karşılıklı:)

Adsız dedi ki...

Hahahhh!! Bu gün şöyle bir etrafa baktım aynı şeyleri düşündümm..Dediğin gibi kimbilir onların gözünden biz nasıl gözüküyoruz..

Emine dedi ki...

Aslı belgesel tadında okudum ben..
tabiki gülümseyerek..
her sosyal ortamda var öyleleri.. belki birgün bir belgesel de blog dünyasına çekersin :)
ne dersin?

Emine dedi ki...

Aslı dns ayarları da artık kar etmiyor..hani yasak kalkmıştı daha bir yasak oldu sanki çok zor girebiliyorum ben..sen de durum nasıl?

Adsız dedi ki...

Adaletli olayım: Sen syrakusanın kardeşisin:))))

Aydedeye havlayan dedi ki...

:)) yarın ilk işim ofisinize gelip seni soruşturmak olacak.. bu arada The Office diye bi dizi vardır ki dillere destandır. sen de bi ofis kuşu olarak pek seversin diye düşünüyorum ve kalbin kadar temiz olan blog sayfandan usulca ayrılıyorum hehe

B. dedi ki...

sabırla bekledim ve bloglarıma kavuştum! Tam sana soracaktım nasıl giriyorsun, nedir bu dns şeyleri diye, girebildim. :)

birileri eşeğimizi kaybettirip sonra buldurma eylemiyle fena halde allahçılık oynuyor bizimle.

A-H dedi ki...

Super bir konuya deginmissin yine Asli ;) Okurken biryandan da aklim surekli bizim ofistekilere kaydi :))) acaba ben hangi gruptayim digerlerinin kafasinda diye meraktayim simdi...

A-H dedi ki...

eklemeyi unuttum konunun gorseline bayildim yahu tam ben :D

Aslısın dedi ki...

Eliza'm, umarım her şey yoluna girer, zor zamanlar maalesef.

Hayatın süs payı, bence beni seviyorlar ahahahahahaaa:))

Emine'm, valla köşeyi döner miyim acaba? :) bloga evden giremez oldum, yani benim de sıkıntılarım devam ediyor. İnat ettim yeniden dns de değiştirmiyorum, evde bilgisayarı açmıyorum kaç gündür.


Syrakusa, ahaha gurur duyarım kardeşim:)

Aydedeye havlayan, bekliyorum :) o diziyi dizi izlemeyi bırakma aşamama geldiğinden bir kez falan izledim ama iyiydi evet:)

B., hem nasıl. Bir gün orada açılıyor bir gün burada, bir gün hiçbir yerde. Çok sıkıcı.

A-H, işte onu onlar bilir:) Görselin anlamı beni de benden aldı, o giden asker benim, ona göre:)

Must. dedi ki...

Herkes "oyuncu" ve biz insan sarrafı değiliz. Zamanla tanıdıklarımız için de fahiş bedel ödüyoruz. "Zaman" bedava öğretmiyor.

Berna dedi ki...

Evet, hayali bile çirkin :(
Böyle ortamlarda çalışmak zorunda kalmadığım için şükretmeliyim sanırım...