2 May 2011

Gözünü seveyim kişisel gelişME!


Sahte yüzler, sahte insanlar, sahte isimler, sahte hayatlar...
Gördüğümüz, konuştuğumuz herkes, savunma adı altında kendini saklama, gerçeğini göstermekten kaçınma gayreti içinde. Gerçek olanlara burun kıvırsalar da; içten içe özendiklerinden eminim, adım kadar hem de.

İnsanların çok farklı beklentileri, zevkleri, insan sevme kriterleri var. Bunların hepsine uyan bir insan olma ihtimali yok. Bir yere oynarken diğerini kaybetme olasılığı çok yüksek. Kimseyi memnun etme şansı yok bu çabanın, orta ve uzun vadede. Bir şeyler yaparak birisini seni sevmeye ikna etmek, imkansız. Çıkar ilişkisinden öte bir sonuç elde edilemez. Bu ilişkilerde, sevgi ve güven aramayın, yok. Olamaz da!

Ama yine de yalan söylemek, samimi olmaktan daha kolay geliyor. Sonu aldatmaca da olsa seçim bundan yana kullanılıyor. İnsanın en büyük kandırmacası, kendisini başka birisi olduğuna ikna etmesidir. Kendisine gözünü kapaması, duyduklarıyla, belleğinde kalanlarla tanımlamasıdır kendini. En büyük kötülüktür hayatta yaptığı. Evet, çünkü insan en büyük kötülüğü kendisine yapar ya da yapılmasına izin verir. Kendini tanımamaktan gelir bütün kandırmacalar. Kendini inandırdığı yalanları, başkalarına söylemekten neden kaçınsın ki bir insan?

Kendine yolculuk kavramı, klişeleştirilmiş, dillere pelesenk olmuş olsa da; becerememezlikten, gerçekten denememezlikten bu hali. Kendisini tanımaya çalıştığını söyleyen, yüzlerce kitap hatmeden, kurslara katılan, egzersizler yapan ama içine sindiremeyen ve okuduklarını özüne yerleştirmeyenlerin etrafta gezip, kafamızı karıştırmasından bu.
Kişisel gelişmek adına, çeşitli felsefeler, pratikler peşine düşen herkesten daha arızalı bir insan topluluğu var ki; zaten elimizle tutmadığımıza ve gözümüzle görmediğimize inanmakta zorluk çeken biz, onların kitabi cümlelerle uyguladıklarını ve huzuru bulduklarını söyleyip, ilk stres anında arıza yapmalarına tanık oldukça; kişiselden de gelişimden de tiksinir hale geliyoruz. 

Olmamış armudun "ben oldum bak tadıma!" diye tezgahtan bağırması gibi geliyor ve bir iki ısırıktan sonra duyduklarımıza değil tadına baktıklarımıza inanıyoruz.  

Bu güruh arasına girmektense; bavulu, bileti atar ya kafayı kırar gelişirim ya da odun geldim, odun giderim abi! 

Görsel: Ahmet Coka

11 yorum:

Sade dedi ki...

Sen de odunsan artik..

Aslısın dedi ki...

Sade'm :)

mehbup dedi ki...

Sadece kendimi mutlu olduğumu inandırmaya çalışıyorum. Başka da bir suçum yok hakime hanım:)

Harika bir yazı, eline yüreğine sağlık:)

Aslısın dedi ki...

Sanığın beraatine:))
sağol canım.

Unknown dedi ki...

Yaşasın odun olmak!!!!Ben de varım he heyyyy!!

Sibel dedi ki...

Okuyup ettiklerini yaşamında uygulayama aşamasına geçemeyen o şahıslar umarım değişim yolunda bir adım atmış oluyorlardır. Kırk fırın ekmek yemeleri gerektiğini farkedebiliyorlarsa ne ala, yok "oldum" diye etrafta dolaşıp hava atıyorlarsa çok fena! Dediğin gibi herkesin ağzına sakız bu konular, facebook falanlarda "status" olmaktan öteye geçemiyor kimileri.

ry dedi ki...

zaman kötü, insanların kendisi koruması lazım. ama o kişisel gelişim, kendini tanıma, astral benlik saçmalıklarına inanmıyorum.

hangimiz olduk ki? mutlak bilgiye ulaşmadan "olduk" demek hamlığın belirtisi.

Emine dedi ki...

Aslı görsellerin yakıp geçiyor yine..tamam söz kişisel gelişMEM :)
Böyle oduna can kurban..
not: bi de şey yazı harika olmuş yazan parmaklara, düşünen beyne, hisseden yüreğe sağlık..

Aslısın dedi ki...

Kitap kurduyum ;))

Sibel'im iyy evet ya!

Ry ancak armutlar oluyor iste

Emine'm Okuyan goze ne demeli;) canim arkadasim

kara kitap dedi ki...

yıllardır kişisel gelişim kitabı okurum,artık psikolojiye merak saldım.merak ediyorum kişi "piştiğini" nasıl anlıyor.

insan kendini ne kitaplarda ne de kurslarda bulabiliyor.insan kendini yine insanda buluyor.kafasından geçenleri kelimelerde gördüğünde kendine tutulmuş bir ayna görüyor.

yazılarınız benim aynalarımdan biri.

Aslısın dedi ki...

kara kitap, teşekkür ederim, kendimizi aynalarda ve yine bizde buluyoruz, dediğiniz gibi.