"Çok süslenenlere bakın, hepsi de gizlenmek istiyordur"
-Aristo-
Bu sözü ilk okuduğumda içimden "evet ya, doğru" dedim.
Her insanın kendisinde fark ettiği ama çevresine göstermek istemediği bazı yönleri olabilir.
Bu yönlerimle ne yaptığım, nasıl yaşamayı tercih ettiğim; benim hakkımda birçok ipucu verir.
Temelde iki seçeneğimiz vardır: Sevmediğimiz, onaylamadığımız parçaları saklamak ya da değiştirmek.
Kendimizi tanıdığımız ve beğenmediğimiz şeyleri değiştirmeye çaba sarf ettiğimizde aslında kendimize daha fazla yaklaşırız. Daha çok düşünür, anlamaya çalışır, analiz etmeye girişiriz.
İçimizde bir şeyleri fark ettiğimiz halde onların üzerini kapatmaya, onlardan kaçmaya ve saklanmaya başladığımızda ise sahteleşiriz. Korkaklaşır, açıklarımızı kapatmak için farklı yollara başvururuz.
İşte süslenmek burada devreye girebilir. Kıyafetlerimizle, satın aldıklarımızla, gittiğimiz yerler, yediğimiz yemeklerle, görüştüğümüz kişilerin kim olduğuyla var olmaya başlarız.
Kim olduğumuzdan çok nasıl göründüğümüz, nerelere gittiğimiz, neler yaptığımız önemli hale gelir. Kendimizden uzaklaşır, tatminsiz insanlar haline geliriz.
Hayatını böyle yaşayıp giden bir sürü insan var. Acaba onlara ikinci bir şans verilse; yine aynı yolu mu tercih ederlerdi?
Değişmeye çalışmak cesaret ister. Süslenmek ise kolaydır.
Hangisini tercih ediyorsun?
Foto: tomscheffler.com
10 yorum:
Süslenmenin en kötüsü kendi kendinden kaçmak için yapılıyor olanıdır. Başkalarından belki saklayabilirsiniz, ama kendinizden neyi nasıl saklayabilirsiniz.
Senin de dediğin gibi yine de bu iş cesaret işi. :)
süsleniyorum ama sadece sevdiğimden. maskelemiyorum kendimi. ben sayılmam değil mi :)
Kerim, biz cesur olalım da :))
Karakutu: Kendini sevip, süslenenler de olamaz mı? Tüh bak yazıyı yazarken bir yandan genelleme yapmış oluyorum diye düşünüyordum. Bak aslında kendini sevip, süsleyenleri ayırmam lazımdı. Neyse yorumun sayesinde genelleme endişeme çözüm bulmuş oldum. Sen de bu durumda sayılmıyorsun tabii ki :))
Bende sadece kendim için süslenirim. :) Ruh halime göre de giyinirim, genelde belli olan bir tazrım olsa da kim ne der diye takmam, kendimle barışığımdır yani. :)) O yüzden de maske takmama gerek yok. Bende hep kendimden bahsettim yahu.:)) Sevgiler...
Ben sormuştum, sen de cevaplamışsın. Sağol cevapladığın için :)
Biliyo musun, bence 2 boyutlu bir durus diil bu...Degismeye calismanin cesaret istedigi gorusune sonuna kadar katiliyorum...ama bazen de senin deyiminle fiziksel ya da ruhsal "suslenmek" nasil bir surecte gerceklesiyor biliyor musun? Birseyleri gizlemek ya da kuyrugu dik tutmak adina taktigin bir nese/keyif/umarsizlik maskesine kendin de kapilip inaniyor ve iyi hissetmeye baslayabiliyorsun...Yani savunma mekanizmani icsellestirip olumsuz duyguyu kapi disari edebiliyorsun...her zaman diil tabii..ama bazen, ise yariyor :)
Ya evet Eliza, bu da doğru işte. Kesinlikle bu iki boyutlu değil.
Yazarken birşeyler eksik gibi geldi aslında.
Konu süslenirken neyi süslediğinin ya da ne amaçla süslediğinin farkında mısın meselesi sanırım.
kadınların aynaya baktığı anda beyindeki ismini hatırlamıyorum makyaj yapması yada kendine bakması için bir hormon salgılıyormuş..kadınlar oyuzden süse düşkün oluyorlar...
ve bende kendimle barışık canlı neşeli bir insan olaraktan bezen çok hafif makyaj yapıyorum maskelemek adına değil de o hormondan kaynaklanan bir durum sanırım:)
Ne amacla suslenmek, kimlerin maskesini neden taktigini az bucuk gorebilmek..aynen :)
Senden ilham aldim, benzeri bir tebdil- i zaman yazisini ben de bugun masal olarak yazdim..
Paşa: İşin bir de hormon yanı var yani, ohoo biz bu işin içinden çıkamayız :))
Eliza:Masalına bayıldım, yorumumu yazıyorum hemen.
Yorum Gönder