Ah Aslı ben sana ne diyeyim?
Bile bile lades yine. Konuşma, sus, söyleme. Hoşuna gitmeyecek şeyleri insanlara söylemekte ısrar etme.
Ama susturulmaya çalıştığımı hissettiğim anda çirkefleşiyorum, kabul ediyorum. Nefret ediyorum sözümün kesilmesinden. Normal konuşma anında bunu sakin karşılamayı öğrendim zira kimse kimseyi dinlemiyor, herkesin söyleyecek "daha önemli" sözleri var. Ama en yakınım yapınca bunu bana, üstelik de hissettiklerimi anlatmaya çalıştığım bir anda, durduramıyorum işte kendimi.
Kafanda söyleyeceklerimin gideceği yeri bildiğini düşünüp de; konuşmama izin vermediğin anda sözüm değil ben de başka bir yere gidiyorum ve gittiğim yer acımasızlık diyarı oluyor işte. O zaman en zehirli sözler, içimde birikmiş kırgınlıklar en incitici haliyle dışa vuruyorlar. Ne oluyor, kalp çarpıyor, eller titriyor, sinirler yay gibi geriliyor.
Şu anda gerçekten kapı, cam kırasım var. O kadar öfkeliyim, yazma sebebim de buraya akıtıp o öfkeyi, çekirdeğindeki kırgınlığı alıp, kalbe saklamak olacak. Saklamak gibi bir derdim yok ama kalıyor işte, bunun gibi bir başka durumda, bomba haline gelmek üzere bekliyor o çekirdek. Az önce patlattıklarım kimbilir kaç senedir orada saklananlardı. İyi mi oldu? Hayır. Dinlenmeyince, o sözler gerçek olmalarına rağmen kavgaya karıştı, can acıttığıyla kaldı.
Kavga, tartışma, gerginlik gibi huzurumu kaçıran durumlardan ben kaçmaya çalıştıkça bazen de ben içine atıveriyorum kendimi. Ne zaman mı?
İşte böyle söyleyeceğim söz ağzıma tıkıldığında, daha söylemeden tahmin edilip, müdahale edildiğinde. Oysa sadece üç dakika sürecekti, söyleyecektim ve bitecekti. Cevap da istemiyordum, ikna edilmek de, benim için yapılmasını istediğim bir şey de yoktu. Tek istediğim bir aydır itinayla ağzıma tıkılan cümlelerin çıkmasına izin verilmesiydi. Birden celallendiğim için şu anda ben suçlu durumdayım. Keskin sirke küpüne zarar ama sirkeyi o denli keskinleştiren için neden bir atasözü yok?
Hep sirke mi suçlu? Hiçbir şey yok gibi davranıp, hayat ne güzel trala la la la kafasında yaşamıyorum ben. Hayat boktansa, kabul edeceksin, o an bokun içinde kalman gerekiyorsa; kalacaksın. Sonra temizlenirsin. Çıkmaz leke değil ki bu. Hem çıkmasa da böyle daha mı iyi oluyor? Leke yok görünürde ama içeride patlamaya hazır yanardağ, ilk fırsatı bulduğunda yakıp kavuracak seni.
Yazık olacak.
15 yorum:
Kendine zarar konuşmamak, bırak o yanardağ patlasın artık
konuşturulsam sözümü söyleyeceğim bitecek ama o yanardağ çok tehlikeli, biliyorum.
Aslı insanların ne dediğini boşver, öfkene rağmen, kızgınlığına rağmen susmak en güzeli.
Çünkü her şeyi konuşmakla hiç bir şey olunmuyor. Bunu çok defa deneyimledim.
Yada herkesin hayatı farklı olduğu için, kendi hayatımda susmak en güzeli.
Yorum yazarken kafam karıştı, ama demek istediğim şu;
Hayatımda keşfettiğim şey, herkese ve herşeye cevap vermek yerine, öfkeli anında bile kendine söz geçirip susmak oldu, susunca hayat daha güzel oluyor. Bunu denemelisin. Belki benim hayatım için güzel olan, senin hayatını da güzelleştirebilir. Sadece bir öneriydi.
Aslında o kadar haklısın ki; bile bile lades demem de bu yüzden. Ama baki bunu yazarken bile içimde bir yer isyan ediyor, nasıl ama nasıl? diye. Onu susturup, gelmem lazım.
Madde 10. Sesini yükselt. Tepkini göster.
Bu yazının şarkısı şu olsun:
Prodigy - Smack My Bitch Up
karşındakinin niyeti dinlemek değilse sen zorla karşına oturtup ağzını bantlayıp dinletsen bile, o seni dinliyor görünse bile aklı söyleyeceklerindedir. Sen sadece dinlemesini anlamasını isterken o sana vereceği cevabı planlamaktadır.
En güzeli değerli kelimelerini onları dinlemeyecek, anlamayacak insanlara anlatmakla harcamamak... O güzel canını da sıkmamak. Bırak, o değerli cümlelerini hak eden duysun sadece... Değerini bilecek olan duysun, yok sayacak olan değil...
Onut, evet olsun. şarkıyı bulduk en azından.
sestod, kelimelerim o kadar değerli değildi de; bendendi, sahiplenmiştim. Gerektiğinde vazgeçmeyi bilmeli insan, haklısın.
her lafa verilecek cevabım var. lakin bir lafa bakarım lafmı diye, birde lafı söyleyene bakarım adam mı? diye demiş mevlana hani derler ya dilin kemiği yoktur hiç bir şey için hiç bir kimse için insan kendi yüreğini üzmemeli diye düşünüyorum. Ama yeri geldiğinde de o karşındaki insanı seni dinlemeyen insanı yerin dibine sokacaksın bu yazıya şarkı sözü bulamadım bu seferlik böyle olsun :D
cute, keskin sirke küpüne zarar diye şarkı vardı sanki, onu bul:)
http://www.youtube.com/watch?v=sv_EvTsh6wk Buldum gitti o zaman :D
höykürdün de ne oldu??haklıyken haksız durumuna düştün..
benim hep yaptığım hata! ama napiim dedin gibi sirkeyi keskinleştiren de suç yok mu hiç? nolur 3 dk susup seni dinlese, incileri mi dökülürdü? ama yoookkk yapamazlar..
sana nacizane tavsiyem içinde biriktirme oya gibi ince ince işle nakışını, ara ara dök eteğindekileri ki sen üzülüp yıpranma...
bazen ben de düşünüyorum ben mi acaba yanlış aktarıyorum da bu laf ağzıma tıkıldı, neden kıçından anladı acaba diye ama kimseler kimseleri dinlemiyor, böyle bi monolog yaşayıp gidiyoruz sanki
cam bardak kırmak her zaman işe yarar bi de
cemre, ince ince nakış gibi, sanırım çözüm bu.
marla, off demekten başka bir şey diyemiyorum, bardak kırmayı denerim, denemediğim bir şey:)
Bende senin gibi susup susup patlarim. SuS suS nereye kadar? Sessiz kaldikca ustune geliyorlar.
O zaman da bana geliyorlar.
patlama da kötü oluyor ama of ne bileyim ya, hayat ne zor.
Yorum Gönder