Sınırlar, çizgiler, inançlar, fikirler, hepsi bizi birbirimizden ayırmak için varlar.
Aynı okuldan mezun olmak bile bir sempati duyma sebebi, karşındakine. Nedir bu ait olma zayıflığımız, benzerlerimizi bulup onlarla beraber olmaya, onları kayırmaya olan hasretimiz?
Fikirlerimizin yönü, sağcı-solcu-Kürt-Türk, Müslüman-Hıristiyan-Yahudi, o milletten-bu ırktan diye birinin içine girmeye, diğerlerini dışlamaya gitmese, olmaz mı? Kadın-erkek, genç-yaşlı, ne çok kategori var insanları içine yerleştirecek. Kafa hep bu kategorileri bulmaya ve kendisi dahil herkesi bir yerlere tıkıştırmaya çalışıyor.
Evet, veri çok ve kafa ister istemez işini kolaylaştırmaya çalışıyor da; düşünmek diye bir yetimiz de var, kullanalım, sorgulayalım, diye. Kafa yormak diye bir söz varsa; azıcık yoralım şu kafayı be. Kategorilere değil de sınıflandırmadan anlamaya, kafa yoralım azıcık.
Bu kadın çok rahat, öteki tutucu, o adam milliyetçi, diğeri dinci. O zaman kendimize yakın gelenle ilişkiye devam, diğerleri zaten, dedim ya benden başka şeylere inanmış, benden farklı düşünüyor, boşver onu, dinleme bile.
Birisi sen bu ülkede doğdun, bu dinden bir aileye mensupsun diye seni öyle kabul ediyor. Sen de hiç düşünmeden ama hiç, ben böyleyim diyerek, diğer herkese tu kaka diyorsun. Düşün, sorgula, gerçekten her kaynaktan oku, sadece verilenle yetinme ve de ki; ben buna inanıyorum: Başımın üzerinde yerin var. Ama bana okulda sana okutulan, tek taraflı hazırlanmış, beyin yıkayan kitaplarla ve annenin babanın söylediklerini, gözü kapalı kabullenmişlikle gelirsen, bir de üzerine beni dinlemeyi red edersen, bir yere varamayız işte. Amaç illa bir yere varmak mı? Evet bence öyle.
Sadece karın doyurup, elimizdeki maddi olanakları daha da arttırmaya gelmedik ya bu dünyaya. Kendimizle ilgilenmek, yetiştirmek, geliştirmek bizim asıl amacımız. Varsa çocuklarımız, onları da kendimiz gibi yapalım diye de gelmedik. Kendilerini bulmalarını, anlamalarını, düşünen birer insan olmalarını destekleyecek ortamı sağlamak için doğurduk onları. Benim yapamadıklarımı yapsın ama şunu da mutlaka benim gibi yapsın derken bir çocuğun kendisi olma özgürlüğünü elinden alıyorsun. Farkında mısın?
Farkındasın da aslında istediğin de bu, değil mi? Kendin nasıl yaşadıysan, onu dayatmak.
Ben memur bir ailenin çocuğuyum ve her şeyi sırasıyla bir ailenin çcouğundan beklediği şekilde yaşadım. Okudum, işe girdim, evlendim, çocuk doğurdum. Tamam ideal evlat profili, ne hoş. Ama aslında nasıl bir iş yapmak istediğim, neyle ilgilenmek istediğim hiç sorgulandı mı? Hayır. Memur zihniyetinin bir numaralı tuzağı, güvenilir bir iş bulmak ve her ay düzenli maaş almak. Bunları sağladım ve tamam ben kurtuldum, ailemin gözünde.
Şimdi ben de kendimi bazen Can için, ne istiyorsa onu yapsın, varsın düzenli geliri olmasın, müziği seviyor ve ilgileniyor, sanatçı olsun, derken buluyorum. Bu da bir dayatma işte. Belki de o benimki gibi bir iş isteyecek ya da ne bileyim işte, her şey olabilir. Din dersi var okulda. Ona ne Allah'a inan ne de inanma diyorum. Kendisi bulsun yolunu, nasılsa bulacak ama şimdi değil. Şimdi okulda öğrettiklerini bazen kabul eder bazen etmez cümleler kuruyor. Müdahale etmemeye çalışıyorum, elimden geldiğince çünkü daha çok küçük ve beynine iyi bir insan olması, öğrenmekten ve merak etmekten vazgeçmemesi için kazıdıklarım dışında bir şey kazınsın istemiyorum. Bunları yaparsa o zaten neye inanıp inanmayacağını ya da nasıl bir insan olacağını kendisi belirleyebilecek.
Çok dağıldım ama aslında yazının başında söylediklerim, nasıl insanlar haline geldiğimiz hep çocuklukta başlıyor ve devam ediyor. Kendi kendine kalıp düşünen, merak eden, anlamaya çalışan bir insan kategorileri görür ve kendini onların rahat kollarına bırakmak yerine, kaşınır, didikler ve düşünür.
Benim söylediğim de bu işte.
O kadar.Görsele dair şuna da tık
25 yorum:
algıyı kolaylamak için kategorilere ayırıyor olabiliriz.
toplum genelince optimum kabul edilmiş hayat süreci yok mu ama, delirtiyor beni. Ne var canım evlenmiyorsam, çocuk yapmıyorsam?!
Özgür irade!
bana biçilmiş rolleri oynamayı reddediyorum. oynamıyorum bana ne bana ne!
ne var canım 30'umu geçtiysem ve çocuk doğurmuyorsam, doğurmayacağım istemiyorum!
ne var sabit gelirli bir işe girmeyip kendi işimi kurduysam, devlet memuru olmayacağım!
kadınım diye ev işi yapmayı reddediyorum, ben istersem yaparım ev benim değil mi??
evet ramazan ayındayız ve oruç tutmuyorum, Allah'a inanmıyorum demk değil ki canım bu!
nedir bu klişeler, diretmeler, dayatmalar,kategoriler..
ben kendime göre insanım o kadar...
insan olmak çok zor! geçenlerde attığım bir tweet'i paylasmak istedim: "Hiç kapitalist bir kelebek, milliyetçi bir salyangoz, hıristiyan kedi, ırkçı bir rakun, ahlaksız bir somon militarist bir tavşan görmedim." hayvanlar kadar olamıyoruz aslında... (bu arada ahlaksız bir somon olmayı isteyen bir arkadaşım çıktı! )
Bazı toplumsal rutinlerden ya da daha doğrusu "kalıp"lardan kurtulamıyor olmak ve bu şekilde yetiştiriliyor olmak bana hep yeşil çam filmlerini anımsatıyor. hani vardır ya, doğarsın büyürsün evlenirsin çoluk çocuğa karışır ve ölürsün. sanki herşey alışılmış düzenlerde gitmek zorunda gibi. ya da "siz evlenemezsiniz çünkü kardeşsiniz" demiş gibi acımasızca "olmaz dinleriniz farklı birbirinizi sevemezsiniz" ve Türkiye'nin siyasi gerilimine takılıp bir Türk asla bir Kürt'e sevdalanamaz tarzı polemiklere girmek, ve kendi mesleğiyle ilgili bir çocuğa küçük yaşta "aaaaaaa konservatuvar olmaz yavrum doktor olacaksın sen!!" diye dayatmalar yapmak... ve daha niceleri...
of kendimi aşağı atasım geldi!
Sana daha fenasini soylii mi aslim.. Aslinda bir gruba ait olmak tamamen "digerlerinden" farkli oldugunu kanitlama ihtiyacindan dogan birsey.. "Turk" grubuna aidiyetini kabullendigin anda "digerlerinden" farkli oldugunu ispatlamis oluyorsun ornegin.. Yani demek istedigim bir gruba ait olmak benzerlikten cok farkliliga vurgu yapiyor.. Malesef..
Şöyle güzel, iyi niyetli bir yazının girişi böyle berbat olmamalıydı: ''Sınırlar, çizgiler, inançlar, fikirler, hepsi bizi birbirimizden ayırmak için varlar.''
Hayır öyle değil, bu eşyanın tabiatı; fikirler, inançlar, bilinçli olarak çizdiğimiz sınırlar ve inançlar, bu hayata katlanabilmemize yardımcı olurlar. Bunlardan bir ayrılık gayrılık üretmek kişilerin sorunudur. O saydıkların, aynı zamanda insanları birbirine kaynaştırır da. Nasıl yaklaştığına bağlı.. İnançların, herhangi bir fikrin vs. bir günahı olmadığı gibi; daha iyi, güzel bir yaşam sürdürebilmek için sınırlara da ihtiyacımız var.. Hamiş: Sınırlar derken, ülke sınırlarını filan kast etmiyorum.
Read more: http://aslisin.blogspot.com/2011/08/kasn-biraz.html#ixzz1VgrLbn1u
Azze, hiçbir şey yok, yapmak zorunda değil kimse. Gel de bunu anlat, diyorsun tabii.
Onur, bugün ağzından bal damlii
Cemre, evet, arkandayım.
Coka, çok güzel laf. Ben de isteyebilirim ondan:)
Pınar, yok yapma canım, gerek yok. Sakin:)
Sade, bu yorum çok etkiledi beni, en vurucu yorum seçtim, haklısın.
Geçmiş Zaman Koleksiyoncusu, senin yorumun da iyi niyetten olduğu için bu dediklerine hak vermekle beraber, hepsinin insan elinde kötüye kullanıldığını ve başkasını, kendinden olmayanı ezmek, öldürmek için araç edildiğini düşünmekteyim.
Bilmiyorum ama sanirim bak ortak bir yon buldum aramizda ayni sekilde dusunuyoruz :)))) ama sanirim bu bizi iyi anlasir yapiyo
Yazıyı okudum ve sonunda şunu fark ettim ben bu ayrımlardan, kıvrımlardan fazlasıyla yorgunum.
Neden yazmaya başladığını hatırlıyormusun? Karşı olduğumuz her düşünce, sınırlar çizilmiş herşey, karşı bir taraf doğurur. Kendimizi bulmaya başladığımız dönemde de ait olamamak, sınırlara itiraz etmekle birlikte yalnızlaşmaya başlıyoruz. Çünkü; tarafsız yaklaştığımız herkesin bir taraf olduğu gerçekliği yorucu oluyor, en azından bende öyle oldu. Ve daha çok okumaya sonundada yazmaya başladım. Çocuk konusunda yaşadığım ortak kaygılardan sıyrılalı da uzun zaman oldu. Sevgi, dürüstlük, vicdan olan annelerin çocuklarınında öyle olduklarına çok ama çok kereler şahit olunca. İçin rahat olsun yani Aslı.Sevgiler...
"Nedir bu ait olma zayıflığımız, benzerlerimizi bulup onlarla beraber olmaya, onları kayırmaya olan hasretimiz?" ne güzel de söylemişsin önemli olan insan olmak!
Yine düşündürdünüz, teşekkürler.
Sirf bu sebeplerden oturu gelecek nesillerde birseyleri yapmamak uzerine kuracaklar hayatlarini, tipki gecmis birkac neslin birseyleri yapmis olmak ve sirasiyla yapmak icin ugrastigi gibi.
ozlemisim yazilarini Asli ;)
Yazi cok guzel de su kaynak isine takildim adasim. Her kaynagi incelemek gerektiginde hem fikiriz de, hangisi dogru ben bunu cok merak ediyorum. Tam bir cikmaz sokak. Birbiriyle celisen binlerce yazi.
Bu herkesin kamplasmasi yuzunden cok yalniz hissediyorum kendimi bu toplumda. Ne kurtum ne tam turk. Annem mora'dan gelmis, babam yugoslavya'dan. Dine inanmiyorum ama ateist degilim, takim tutmuyorum, gazete okumuyorum ama elif safak okumayi sevdigim icin bile beni kinayanlar var. Cendereler icindeyim bu ulkede ben ve tabii ki de cok mutsuzum.
öyle tabi.
sınırlara sınırlandırmalara bende karşıyım ama şu da var ki sen evdeki çocuğa şunu yapmalısın yada yapmamalısın gibi bir şey söylemiş olsan bile sonuçta o gördüğünü alacaktır.
ne olmak yada nasıl olmak istediği ile pek alakalı olmayacak ama çocuğundan sürekli okumasını isteyen biri, onun yanında bu eylemi yapmadığı zaman pek inandırıcılığı ve etkisi olmuyor.
diğer bi çok şeyde buna benzer.
sen din konusunda etki altında bırakmamak için hiç bişey söylemesen de sen evde namaz kıldığın zaman onda merak uyandıracak ve senin yaptığın için demek ki iyi bişey havası verecektir.
sadece küçük bi örnek.
umarım anlaşılmışımdır.
api:)))
k.c.s, kim değil ki?
özgür, içim rahat da değil ama senin için olsun tamam:))
herbirenk, sadece insan olmak.
alizafersapçı, sağolun.
A-H, insan denge bulma arayışında aslında, ben de seni özledim.
adaş, çelişen yazıları okumak düşündürtür, aklı başında birilerinden olması gerek tabii her ne tarafsa. sen gel benim yamacıma, ben seni kurtaracağım cenderelerden. vay bana bak be:)
by tükancı, anladım sanırım. orada insanın bütünlüğü giriyor devreye, aynı zamanda da namaz kılsa bile illa müslüman olacaksın dememesi, kritik bence. ama evet kitap okumak gibi o da bir rol modellik örneği olarak çocuğun gördüğü şey olacak. karışık söyledim:(
evet biko, tam da böyle. dayatmadan, hoşgörüyle bakmayı öğretmek.
İki yazı çıkacak konuyu tek yazıda birleştirmişsin, benim gibi sıcaklarla başı belada, milletin tatiline vodoo büyüsü yapmakla meşgul birisi için doğal olarak ilk bölüme takılıp kaldım. İkinci bölüm.. dur dur, ona da bir şeyler geldi.:)
"No Men Land" diye bir film vardı. Sinan Çetinin Propagandadaki tüm hoyratlığına inat naif bir filmdi, sınırları yerden yere vuran. Bir de Balkanlardan olunca, keyifle izlemiştim. Çatışmaların durduğu bir anda, askerden arındırılmış bölgede, bir bomba çukurunda sıkışıp kalan düşman cephelerin iki askeri. Ne gidebiliyorlar ne gelebiliyorlar. Sınırların olmadığı küçücük bir çukurun ve alanın içinde, kendi sınırsızlıklarını yaşıyorlardı. Belki bizlerin, kafalarındaki sınırlar için de benzer bir alan gerekmez mi?
Birörnek vatandaş.. Valla çok denedim ama yok, beceremiyorum. Benim bir örnekliğim olsa olsa, okul duvarlarına resmimi asıp, hah işte! Bu herife bakın da ne olmamanız gerektiğini anlayın, türünden olabilir.:) denemediğimden değil, elime yüzüme bulaştırdığımdan. Yok, olamadım, elbise dar geldi ( aldığım kilolar ile ilgisi yok, kesinlikle yok) dikişlerden atmaya başladı. KAfamın sefertası atmasın diye, istifamı bastım bir birörneklikten. Benim dışımda kimsenin memnun olduğunu sanmıyorum. Bedeli ağırdır. Denemeyin, zor iştir.:))
mim mim mim
http://hippilazman.blogspot.com/2011/08/blogger-nlerini-seciyor.html
her cümlene aynen aynen dedim ta ki evladın din sorunsalına dek.
ben bu noktada katıyım yani en azından olması gerektiği kadar.
ana-baba çocuğa dini bir çizgide eğitim vermekle, bilinçlendirmekle mükellef.inandığım din bana bunu öğütlüyor.
kendi başına savruk bırakamazdım çocuğumu.ne kadar iman o kadar ahlak inancındayım ben.
senin fikirlerine saygım var ama dayandırdığın nokta mantığa çok yatkın geliyor.gel gör ki insan aklı spirütüel,kozmik bir yığın olayı algılayamayacak kadar küçük esasen.
bunlar derin mevzu.beni aşar.aştığı noktada sitare kaçar:)))öperim şekerim...
Aslısın iyi geceler, Eğer izin verirsen kaynak göstererek "Nedir bu ait olma zayıflığımız, benzerlerimizi bulup onlarla beraber olmaya, onları kayırmaya olan hasretimiz?" cümleni blogumda yayınlamak istiyorum.
Tabii ne demek herbirenk
bir mimdir iki mimdir üç mimdir lo bilmem kaç mimdir:)sayfama gel bi ara:)
Inanclar, dusunceler, farklar, sinirlar, prensipler. Sonucta insanligi onemli herhalde o kisinin oncelikle...
didem, insanlık önemli sadece ve insan gibi düşünüp davranmak da.
Yorum Gönder