4 Eyl 2011

Bokuyla kavga eden

Tatile çıkarken, içime mayomu giyip, otobüsten denizi gördüğüm anda heyecanlandığım günler belli ki çok gerilerde kalmış. Yolculuk boyunca, o rahatsız mayonun, denize girme heyecanını bastıramadığı günler gitmiş, ne istek kalmış içimde ne de heyecan.


İnsan doyumsuz ve aynı zamanda çabuk doyuyor. Çocukken sahip olduğu heyecanı, coşkuyu, büyükken çok daha "anlamlı" bir şeyler için hissetmeyi öğreniyor. İşte doyumsuzluk da orada başlıyor.

Büyüyen gözler, hem her şeyi anlamlı görmek istiyor hem de aslında temelde anlamsızlığını görmeye daha meyilli oluyor. 

Tamam, lafı uzatmıyorum. Artık sıcağa dayanamıyorum, denizi seviyorum ama kısıtlı zamanda yüzme şansım da olsa; günde bir kez girmek yetiyor. Kaldığım oda daha çok ilgimi çekiyor, bıraksanız hiç çıkmam, serin, sakin, huzurlu.

Ayrıca, odaya yerleşir yerleşmez, içeride bir düzen kuran, oraya evi gibi davranıp, sürekli dağıtılan eşyaları toplayan ben, yalnız değilim, değil mi? İçinizde vardır mutlaka böyleleri? Lütfen olsun. Tabii otel odasını evim gibi benimseyince; dışarı, yaka paça çıkarılır hale geliyorum.

Hayır, odada geçirmedim tatili ama olabilecek en gölge yerde, hatta üşüyerek, dört günde beş kitap bitirip, bir sürü sigara içerek geçirdim. Kitaplar çok güzeldi, sigara kötü, üşümek ise; o sıcakta enteresan.

Maalesef yer seçimim beni her gün aynı dört insanla yanyana oturmaya zorladı. İki mutsuz genç kız ve durmadan iş konuşan anneleri. Kızların gözlerindeki mutsuzluktan kaynaklı olduğunu sandığım düşman bakışlar, kabusum oldu. İnsan, çocuğa, çiçeğe, çaya, başka birine bu kadar kötücül bakabilir mi? Hadi bir an baktı, o bakışlar bir an bile yumuşamaz mı, diye merak içinde kaldım. Yanlarına gidip konuşmak istedim ama bakışlarından korktum, çenem kilitlenir, hede hödö der, yerime geri dönerim, diye tırstım sözün özü. 

Çok mutlular ve tatilin bokunu çıkaracağım diye yemin edip gelmişlere, ben de biraz kötü bakmış olabilirim, bu arada. Gürültülü, anlamsız kahkahalı halleri, çocuklarının peşinden cıyak cıyak bağırmaları falan ifrit etti mi? Etti, evet. Belki kıskançlıktan belki de öyle insanlara genelde tahammülsüz oluşumdan, bilmiyorum.

Kısacası, ben huysuzum, aklım çok yerinde değil. Bir süre daha da olmayacak, kabullendim ve barıştım kendimle. Bok barıştım, barışmadım işte. Sürekli kavga halindeyim!


24 yorum:

Cute Curute Kosovali dedi ki...

Arada bir olur böyle şeyler boşver. Gelip geçecektir bu durum.

vişnap dedi ki...

Hepimizin ruhunda fırtınalar esiyor canım .

Unknown dedi ki...

herkesin kendine göre eğlence anlayışı vardır..sen böyle mutlu oldun böyle yaptın..boşver gerisini kurcalama..gelip geçici duygularada kulak asma derim..

Emine dedi ki...

ohhhh diline sağlık demek istiyorum Aslı sanki okumadım da dinledim senden..
sen küs olduğundan bahsetsen de kendine, tatile doysan da bu sene, farketmez..
kalemi güzel, yüreği güzel arkadaşım dolu dolu hooşgeldinnnnn :)

Aslısın dedi ki...

cute, ben de öyle diyor ve bekliyorum.

vişnap, neden böyle peki? :(

öz'üm, gelip geçici olsunlar da yeter ki ben razıyım evet.

Emine, sen nasıl bir şeysin, ben anlatamıyorum, anlıyorum ama:) sen de beni anladın değil mi:)

Emine dedi ki...

beni gülümseten kadın ödülü goes to Aslısın :)
anlaşırız biz aramızda sessiz ve derinden :P

Adsız dedi ki...

Tatil dediğin, yapmaktan mutlu olduğun şeyi yapmaktır zaten öyle değil mi?

Dinlenmişsin, kitap okumuşsun, huzur bulmuşsun, çevrendekileri gözlemlemişsin... E daha ne olsun...

Aslısın dedi ki...

Emine, sesimiz de fena değil ama:))

sestod, yahu olaya hiç bu açıdan bakmadım, gözüm kör olmuş karanlıktan. evet ya, o kadar daha ne olsun?
sağol.

Su dedi ki...

oh be hosgeldin.

Adsız dedi ki...

Her nimetin bir de külfeti olacak elbet..Olacak o kadar !! :))

Avram dedi ki...

Kim demiş bilmiyorum ama.. ver biraz da ben ölem.. Tatile doydu şimdi de burun kıvırıyor. Şu üç gün İstanbuldayım diye nerdeyse zil takacağım ( epi topu Kadıköy-Feriköy arası yaptım üstelik) tüm yaz kabus gibi geçti; ayy ben artık sıkılıyorum diyor. Fazla gelmiş bünyeye de ondan. İki dozaj azalt bak, bir şeyin kalmaz.

ezgi dedi ki...

sevgili aslısın,
yalnız değilsin;) bir gece bile kalacak olsam, yerleşme/ düzen kurma gayretim vardır benim de..
deniz coşkusu çocukkenki gibi değil bende de. eksilen bir şeyler var ama hala çok seviyorum.

Onur Diribaş dedi ki...

"Büyüyen gözler, hem her şeyi anlamlı görmek istiyor hem de aslında temelde anlamsızlığını görmeye daha meyilli oluyor."

İnsanın doğumundan ölümüne kadar büyümeyen tek organı gözleridir aslında. Değişen sadece gördüklerimize yüklediğimiz anlamlar/anlamsızlıklar...

Aslısın dedi ki...

su özledin herhalde:))

gök-türk, ya öyle.

avram, bu sene tatil değil huzur arıyordum, hep ondan oldu bu nankörlüğüm.

ezgi, yaşasınn, çok iyisin:)

Onur, o gözleri tırnak içine alacaktım, almamışım kötü etmişim:) çünkü bahsettiğim gerçek gözden öte bakış, anlam yükleyişti:)

Sitare dedi ki...

:))
gülümsettin yine.
barışmak zorundamıyız kendimizle.biraz harp lazım bence içimizle.kızmalı öfkelenmeli,doğru-yanlış dengemizi iyice tartmalıyız yeri geldikçe.ha denge bulmak mecburi mi dersen bence asla değil.bırak dağınık kalsın kime ne.
5 kitap onca sigara en çok boka çeviren seni zannımca.şuursuzca güneşlenip amaçsızca karamelleşen kadınlardan olabilseydin(olabilseydim) bak nasıl iyi gelecekti tatilin yazık etmişsin:))

ÖZGÜR dedi ki...

Seninle ruh hallerimiz karşılıklı okudukça bulaşıyor, sanırım. Sezon başından beri; af dilemeler, affedilmeyince benden günah gitti demeler, tatile sığamamalar, herkese bir ifrit olmalar, lar lar lar...Kış gelip evli evine köylü köyüne, çocuk okuluna, koca işine, ben işime saatnde gitmeye başlatıp düzen oturup, evdekiler erken uyumaya başladıklarında düzeleceğimi umuyorum, kendi adıma. Dilerim bu halde bulaşıcı olur.

Aslısın dedi ki...

sitare, sen de beni gülümsettin işte:))

Özgür, hadi olsun ne olur olsun:)

Özgür dedi ki...

Yahu tatil yapmak bir bana mı nasip olmayacak. O saydıklarının hepsine razıyım. :))

Tail cennetinde yaşadığım için Allah beni cezalandırıyor diye düşünüyorum. :)

Aslısın dedi ki...

mr lonely:)) ne diyeyim, umarım olur kısa zamanda:)

HerbiRenk dedi ki...

yaş ilerledikçe deniz sevgisi daha bir azalıyor, ve otel odaları biz genelde ev gidip gelelim diye konuşmaya başlıyoruz eşimle:)

kötü bakışlar ve bağırıp çağıran insanlar bence genel olarak terazilerin tahamüllsüzlüğü:) istisnalar kaideyi bozmaz tabii:)

Onlyvili dedi ki...

Estireklerinin geldigi bi zamana gelmiş . Sanki cevre fkoru de destek vermis buna :) Ama bu kadar da yazdirdigina ve yazinda da nefet duygusu hisemedigime gore, barismissin gibi sanki kendinle :)

Aslısın dedi ki...

herbirenk, söylediklerinin hepsine tüm gönlümle katılmaktayım:)

only, barışıyorum dur aceleye getirmee:)

didem dedi ki...

Otelde odaya evi gibi yerlesen demissin ya demek yalniz degilim dedim:)) Aynen cekmecelere banyoya falan oyle bir duzen kurarim ki sanirsin artik orada yasayacagim.
Tatilin tam tadi cikmamis gibi yazmissin uzuldum ama 4 gunde 5 kitap super bisi!

Aslısın dedi ki...

didem, işte ben de aynenn öyle yapıyorum. çok zevkli oluyor:)