22 May 2010

Hayat Sana Nanik Yaparken...


Bugün, iki haftadır gideceğim için isyan bayrakları açtığım, durmaksızın söylendiğim toplantıya gittim.
Bitti ve evdeyim. Söylenerek geçirdiğim zamana ne oldu?
Ne olacak, yazık oldu!

Toplantıda çok kötü bir haber aldık. İş yerinden hiç tanımadığım ama adını defalarca duyduğum gencecik bir çocuk, toplantıya gelmek  için havaalanına giderken trafik kazası geçirmiş ve toplantı sonunda ölüm haberi geldi. Herkes yıkıldı, ailesinin acısını düşünüp, mahvoldu.

En son neye üzülmüştü ya da neye sevinmişti acaba Emre? Bir önemi var mı? Artık yok, onun için yok. Etrafındakiler için, onu sevindirdilerse veya üzdülerse önemi olabilir ama Emre için yok.

Hiç gitmeyecekmiş gibi sahipleniyoruz ya eşyalarımızı, sevdiklerimizi, gururumuzu, menfaatimizi. Sonra birden hayat bize bir nanik yapıyor ve puf! Yoksun.

Bu kadar söylendin, zırladın ama döndün o toplantıdan Aslı. Dönmemek de vardı gidememek de. Bunu hiç düşünmedin, boş yere kaç gün sinirlendin. Kendime yolda, dönerken bunları söyledim, azıcık sakin ya, gerçekten hiç bir şey hayatın kendisi kadar ciddi değil, dedim.

Yarın yine toplantı var ama ben şu anda sadece Emre'nin ailesine sabır dileyebiliyorum.

Görsel

18 yorum:

Onur Diribaş dedi ki...

Hayatı, 1 saniye sonra ölecekmişiz gibi yaşamak gerekiyor aslında. Her anın tadını çıkartarak. Bu günlük, sıradan ve hatta sıkıcı şeyleri yaparken olsa bile...

Aslısın dedi ki...

Haklısın Onur, sık sık hatırlatmam gerekiyor kendime.

Neşetuana dedi ki...

Çok üzücü bir durum.Ne kadar uğraşsak didinsekte herşey boş ama yaşarken düşünemiyoruz ki bunu..Sık sık hatırlamak gerek, dediğiniz gibi..

bad-ı saba dedi ki...

hiç tanımıyor olsam da gencecik bir hayat karşısında üzülmemek elde değil.ailesinin başı sağolsun. Hayatı askıya almadan hiçbirşeyi takmadan sadece anın tadını yaşamak...bir türlü beceremediğimiz bu yüzden de sürekli şikayet ettiğimiz bir durum

Aslısın dedi ki...

Neşetuana, evet maalesef hep unutuyoruz.

bad-ı saba: evet hayatımız şikayet edip sonra uyanmakla geçiyor.

éLLa Çiça dedi ki...

nihayi sonun ne oldugunu bile bile bilmemezlik gelip kendimizi kandiriyoruz. bu da yetmezmis gibi surekli mizmizlanip sikayet ediyoruz. halbuki uc gunluk dunya, uzmeye de uzulmeye de degmiyor. sukredip yasamaya bakmak gerek hayati.. Allah rahmet eylesin Emre'ye, ailesine de sabir versin insallah.

Aslısın dedi ki...

Sağol Ella, Allah sabır versin onlara. Üç günlük dünya o kadar anlamlı bir söz ki gerçekten de üç günlük işte.

Adsız dedi ki...

her homurdandığımda, her strese daldığımda, her ofumda ve pofumda işte aynen bunu getiriyorum aklıma... geçecek ve gidecek, eğer hala hayattaysak. değilsek de, zaten bir önemi olmayacak artık ve biz o saniyeleri stresle geçirdiğimizle kalacağız...

çok acayip bir şey bu, ve çok da doğru.

B. dedi ki...

Üzülmek, yarın olacakları değiştirmez. Sadece bugünün enerjisinden götürür diye bir söz vardı. Benim hayatı layıkıyla yaşabilmek için bulduğum çözüm, her şeyi, onu sanki son kez yapıyormuşum gibi yapmak. O arkadaşımla son kez konuşuyormuşum gibi konuşuyorum, o yemeği sanki o benim hayatta son yemeğimmiş gibi yiyorum. Çünkü bir daha olacağının gerçekten garantisi yok, al bak gencecik insanların ani ölümleri. Ben anı yaşamak, anı yaşamak dedikleri nedir anlamazdım, bu şekilde anlaşılır oldu. Yoğunlaştığım şeylerin üstüne eğilmem bu yüzden, bir daha onu yapacak fırsatım olmayabilir.

Sibel dedi ki...

"Öğrendim ki…
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun."

ABSOLUT - eklektik dedi ki...

gencecık bır ınsan daha hayata veda etmıs, çok acı..böyle olaylar arada sılkelenmemıze neden oluyor. sükretmek ve sadece olmak aslında önemlı olan bu da, unutuyoruz hep.

Sokak Kedisi dedi ki...

İçim ürperdi yazdıklarını okuyunca. Hepinize ve ailesiyle tüm sevenlerine başsağlığı dilerim ben de :(

Pollyanna gibi başa gelen her felakete sevinmek aptallık belki ama lüzumlu lüzümsuz kendimizi gererek ömrü yemek de aynı standartta bir hata...

Yapıyorum bu hatayı, yapmamam gerektiğini bile bile üstelik.

Offf of...

aslı hayvanı dedi ki...

ölümlerin hemen ardından böyle bir ayılma, kendine gelme oluyor insanda. hayata yeni bir bakış filan... ama sonra unutup yine eski sakil hayatımıza, gereksiz hırs ve endişelerimize geri dönüyoruz. maalesef ölümün verdiği acıyı unuttuğumuz gibi hayattan zevk almayı da aynı şekilde unutuyoruz.

Öküzün Önde Gideni dedi ki...

Yarın ölecekmiş gibi yaşamakla, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın dengesini iyi ayarlamak gerekiyor..

Da.. var mı bunu hakkıyla başarabilen; ondan emin değilim işte..

Allah rahmet eylesin.. geride kalanlara da gani gani sabır versin... Sözlerin kifayetsiz kaldığı bir durum..

Sazan dedi ki...

Allah rahmet eylesin, çok zor, çok, hele bizler sıralı ölüme bunca alıştırılmışken... Sabır diliyorum...

Meral Erdoğan dedi ki...

aslicigim boyle genc insanlar ayrilinca aramizdan daha bir derinden sorguluyoruz her seyi... yakinlarina allahtan sabir diliyorum...

Aslısın dedi ki...

Sağolun arkadaşlar. Ölenle ölünmediği gibi sürekli öleceğim diye de yaşanmıyor ama en azından hayatı kendimize zehir ettiğimizde, bir durup, hatırlamak gerekiyor, yaşadığına şükretmeyi.

erkan bal dedi ki...

bazen bir toplantıya gelemeden yolda yakalar azrail bizi, bazen de toplar bir madende öldürür hepimizi... ateş düştüğü yeri yakıyor mutlaka yine de perakende ölmek isterdim. bir ağaç gibi mağrur tek başına...