Bir aydır, Ferzan Özpetek'in Serseri Mayınları'nı yeniden yeniden seyretmek istiyorum. Daha şimdiden dört kez izledim ve yine canım istediği halde sırf filmden sıkılmamak için kendimi tuttum, bugün.
Onun yerine Mükemmel Bir Gün'ü seyrettim. Birden o filmde de aynı tatlı, seksi, güzel kızı görünce beklemediğim bir yerde, görmeyi ummadığım bir arkadaşıma rastlamış gibi oldum.
Önceden dikkatimi çekmemiş bu kız, Mükemmel Bir Gün'de ama Serseri Mayınlarda hastası oldum.
Demek ki; insanlara biçilen roller, aklımızda ne kadar yer edeceklerini belirliyor.
Gerçek hayat gibi, rolleri kadar etkiliyor insanlar hayatımızı. Biz ne kadar rol biçersek ya da onlar ne kadar rol üstlenirlerse.
Herkesin hayatında başrol kapma derdinde olabilir mi bir insan?
Olursa neler yapar mesela o başrol için?
İyiyi mi oynar, yoksa kötüyü mü? Yoksa herkesin hayatında farklı bir karaktere mi bürünür?
Fiziksel olarak mümkün olmayan bu ölümüne başrol sevdasıyla gerçek kimliğini yaşamamış biri olarak ne kadar üzülür hayatın sonuna geldiğinde?
Konuşmak istemediğim için soru sorup duruyorum. Ne düşündüğümü söylemiyorum, fikir beyan etmiyorum, sadece soruyorum.
Kaçıyorum bir şeylerden. Hadi hayırlısı.
Görsel: Irisz Agocs - Koala
7 yorum:
o başrol oynamak ister de peki biz ona başrol verir miyiz aslı?önemli sorulardan biri de bu.bence o ne kadar uğraşırsa uğraşsın biz istemedikten sonra başrolü kapması zor:)sabırım herkesin rolünü biz belirliyoruz.istisnalar dışında...:))
ben de izlemeliyim :)
bad-ı saba: tabii onu sorgulamıyorum bile, o imkansızı yaşamaya çalışıyor.
hayal meyal: tavsiye ederim, ben şahsen çok beğendim :)
Sektörden biri olarak söyleyebilirim ki, (hatta klişedir) "sinema yönetmen sanatıdır". Buradan hareketle, belki de hayatımızın başrolündekileri değil de "hayatımızın yönetmeni kim?" sorusunu sormak gerekiyor. Yönetmen biz miyiz, onlar mı?
Onur, herkes yönetmen aslında, sadece kendi hayatında.
Bu arada etiketleri takipteyim :)
ama baskı kurmamak adina dile getirmicem :)
Bero, her etikette aklımda yalnız sen :)
Yorum Gönder