Rüzgargülü'nün hikayesi

Bilmediğim için için adı ile hitap edemiyorum ama tanışmamıza vesile olan renkli rüzgargülü, ona verebileceğim en güzel isim.

Rüzgargülü, zeka geriliği olan ve hayatın, kendisine gül bahçesi sunmadığı insanlardan.

1994 yılında, aramızda insan sıfatıyla gezen ama kendi türünden nicesi gibi aslında insanlıktan çok uzakta bir adam, ona tecavüz eder. Bunu neden yapar, bilinmez. Genç kız, ona hayır diyemediğinden, o anki dürtüsüne engel olamadığından, başka birisine acı vermekten zevk aldığından ya da başkasının acısına yabancılaşmış olduğundan...

Adam, sonradan hiç pişmanlık duyar mı, yoksa yaptığını övünerek, birilerine mi anlatır, bilinmez. Ateş düştüğü yeri yakarken; bunun ne kadar önemi vardır, tartışılır.

Bu olayın neticesinde herkesten ve "normal" diye tanımlanan bizlerden, farklı olması nedeniyle tam olarak benimsenemeyen genç kız, hamile kalır. Rüzgargülünü'nün yaşadıklarını, hissettiklerini bilmem, anlamam mümkün değil. Sadece onun için üzülebilirim, neler yaşadığını kendi açımdan tahmin edebilirim.

Tecavüzcü hayatına devam ederken, o küçük kızını doğurup, ona bakmaya başlar. Elleriyle yaptığı güzel rüzgargüllerini satarak, hem kızına hem kendisine bakarak, hayata asılır.

Dünyanın dengesi, iyiyi de kötüyü de bir arada barındırmasından, geliyor. Ona tecavüz eden kötü kadar, ona yıllar boyunca destek olan, yardım eden iyiler de var, neyse ki. Kızı artık 16 yaşında ve evde birlikte yaptıkları rüzgargüllerini, satarak geçiniyorlar. İncecik bir ağaç dalından tutacağı olan, renkli el işi kağıtlarla ince ince süslenmiş, özene bezene hazırlanmış rüzgargülleri. Hepsinde, onun yaşadığı acıdan gelen bir küçük kırık var ama o kırığı sabitlemiş ve üflediğinde üzerindeki güzel renkler birbirine karışarak, lunaparkta eğlenen çocuklar gibi hissetmeni sağlıyorlar.

Yolunuz Cunda'ya düşerse; saçları beyazlanmış, tel gözlüklerinin arkasında gözleri hüzünle gülümseyen, yüzündeki kırışıklıklarda, yaşamını yansıtan o kadından, mutlaka bir tane rüzgargülü satın alın.

Lütfen...