25 Kas 2010

Zafer kurtulanındır!

Arka arkaya gelen terslikler...
Zaten onlar tek tek gelmezler. Ancak grup halinde gelirlerse beni yıldırabileceklerini biliyorlar. Ne de olsa; bunca yıllık ortak tecrübe var.
Benim bu hafta hikayem yine böyle başladı. Önce bir terslik sonra iki, üç derken kucağımda bir kaç tanesiyle oturuyorum ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum.

Terslikler silsilesi, birinin, mevzu olan bir işe vaktinde kafa yormayıp, işler tamamlandıktan sonra yorum yapmasıyla başladı. O an, benim bam telime bir şeyler oluverdi. Titremeye başladı, garip sesler çıkardı ve sinirden sıktığım dişlerim de o sese eşlik edip, durdu. Sen bir sene boyunca dur dur, tam işler yapılacakken zaten konuşulmuş bir konuya itiraz etmeye karar ver. Ha, bir de bunu insanların arkasından dolanarak, yalan söyleyerek yap.

Sakın yanlış anlamayın, bu bana yapılan bir şey de ben böyle küplere binmiş falan değilim.
Bahsettiğim ana karşı yapılmış bir hareket değil. Ancak, içinde olduğum bir iş.
İçinizden, sana ne be o zaman, diyorsanız; haklı olabilirsiniz. Ama yıllardır öğrenemediğim şeylerden biri de (daha çook şey var), sana dokunmaya yılandan uzak dur, felsefesi.
Hayır, yapamıyorum, denemedim mi sanıyorsunuz? Olmuyor işte. Bir şekilde, şikayet ettiğim işe aslında saygı duyuyorum, bu bana zarar verince de; kendime kızıyorum.

Neyse, bu tersliği atlattığımı sanırken, tabii ki artçılar geldi. Aniden beliren, lüzumsuz ve sırf birinin şişmiş egosunu yağlamaya yönelik bir başka talep. 
Sonra birisinin, iyi gittiği süre boyunca bir kez bile takdir etmediği bir konuda, duyduğu ilk olumsuz yoruma istinaden, koşa koşa yanıma gelip, bu olumsuzluğu söylemesi...

Dün bana gelen bir mesajla zaten biraz uzaklara gitmişken, sabah beni hapseden yere girerken,
"Aslı, daha ne kadar dayanacaksın? Daha ne kadar süre lazım, senin beraat etmene?" diye kendi kendime sordum. Cevap hep zorunluluk ve gerekliliklerde kilitleniyor. Tabii ben de öyle.
Her sabah kapıyı açan kartla aslında kendimi kilitliyorum ve bu yıllardır süregeldiğinden, ben müebbete mahkum oluyorum.

Şu kurumsal hayattan kendini kurtaranlarla, iş nedeniyle bir araya geliriz. Onlar genelde danışman olmuşlardır. Onların hikayesini dinlerken, hepimizin gözünde buradan çook uzaklara gitmiş insan hali belirir, bunu iç çekişler takip eder. Toplantıdan sonra özgür olan gider ve diğerleri "bak, görüyor musun, nasıl cesur davranmış ve başarmış işte! Biz daha böyle oturalım" diye kurumsal marş haline gelmiş kelimeleri tekrar ederiz.

Kısacası değişen bir şey yok. Aslında oyunun kuralları net ama oynayamıyorum, bünyemin hala kabul etmediği mikroplarla mücadeleye girip, kendimi hasta ediyorum.
Şu anda da bu sevimsiz duyguyu atlatmak için yazıyorum. Sanki kelimeler ve noktalama işaretleriyle birlikte çözülüp, benden gidecekler. Belki de birazı gitmiştir.

Zaten tecrübe diyor ki; bunlar olur, hava kararır, gök gürler, yağmur yağar.
Sonra yine o çok sevdiğin sarı, sıcak güneşe kavuşursun.
Büyütme, kendini hasta etmenin kime ne faydası olmuş, bugüne kadar?

Tek bildiğim; sakinleşmek istediğim...

Görsel: Vallahi bilmiyorum, bir yerden kayıt etmişim.

21 yorum:

Adsız dedi ki...

Ateşe ver o plazayı ve karşısına geçip lir çal Aslı. Çok zevkli olur..
Eskiden kuru otları tutuştururdum. Zevki tecrübeyle sabittir. :)

Deli Anne dedi ki...

Syrakusa'dan al nasihati:) Lir çalmak da nerden aklına gelir yahu!

Annem derdi ki bir dönem çok bunalmışken "Terslikler geldi mi ardı ardına gelirler, ama gittiler mi hep beraber giderler!" dilerim senin için de öyle olur.. sevgiler.

Beyaz dedi ki...

Wuuuu ben buraya gelmeyeli çok olmuş. Özlemişim valla seni okumayı. senin yazılarını demiyorum yalnız seni okumayı diyorum.
Ne biliyim tanıyorum gibi sanki...
Neyse Aslı dayanıklı ol, sakin ol o sorunları bende denize atacağım yakında kucaklayıp.
Öyle sinirleniyorum yani :)

Sade dedi ki...

Ne zaman ki terslikler arka arkaya geliyor, beni dibe dibe cekiyor iste o zaman ben cok mutlu oluyorum cunku o terslikler belalar silsilesinin hemen ardindan cok muhtesem birseyler oluyor.. Hani ayagini dibe vurup suyun ustune hizla cikarsin ya, iste o ilk nefes gibi..
Bi de ben bi sabah kalktim ve istifa ettim, sahane bisiydi :) ama sen etme, benim iki isim vardi cunku..

aslı hayvanı dedi ki...

ben de bir sabah kalktım ve seninkine benzer bir işten istifa ettim. hayatımda katıksız mutluluk yaşadığım günlerden biridir. hala da neden çalışmayıp domestik domestik evde oturmayı tercih ettiğimi anlayamayan ve içten içe beni kınayan kişilere kıs kıs gülüyorum.

bad-ı saba dedi ki...

hayat bizle dalga mı geçiyor aslı ne dersin,hı?

Aslısın dedi ki...

syrakusa, yok ya elimi ateşe bulamam da; lir çalma fikrin gerçekten yaratıcı :))

deli anne, ah inşallah öyle olur, biraz geçer gibi oldular ya da ben alıştım varlıklarına. yok ben alışmışım düşündüm de:)

beyaz, teşekkür ederim, hoşgeldin yeniden:) tamam sen de elini kana bulama, derttir geçer :) bak bak akşam saati işten yeni geldim ama böyle de dönerim. ee kurumsal hayat :)

sade, o detayı söylediğin iyi oldu :) yoksa ben cıpcızlak:)

bad-ı saba, geçer be! neler geçmedi ki? öyle değil mi?

Muzeyyen dedi ki...

"Herşeyin başı sağlık.. Her şerde bir hayır vardır.. Başımıza gelen tüm olumsuzluklar, bizim geçmemiz gereken sınavlar.." derler ya hep, ben de desem işe yarar mı? Çok iyi anlıyorum seni.. Modern köleleriz hepimiz.. İş konusunda canını sıkmaya değmez inan..

Muzeyyen dedi ki...

"Herşeyin başı sağlık.. Her şerde bir hayır vardır.. Başımıza gelen tüm olumsuzluklar, bizim geçmemiz gereken sınavlar.." derler ya hep, ben de desem işe yarar mı? Çok iyi anlıyorum seni.. Modern köleleriz hepimiz.. İş konusunda canını sıkmaya değmez inan..

Aslısın dedi ki...

adaşım, aslım hayvanım, pıtırcığım, ya ne diyorsun, hayat boyu o domestikosluğa özendim be, anlamayan çalışsın, bana da yollasın biraz maaşından ama :)

müzeyyen, bunu biliyor ama bir türlü içime sindiremiyorum. şu iş için üzülünmezi ne gün öğreneceğim acep? her şeyin başı kesinlikle sağlık, valla böyle durumlarda hep onu hatırlatıyorum kendime ama tahmin edersin ki o anki sinir baskın çıkıyor:)

Dallama Blogger dedi ki...

koca karı ilaçları denedin mi

Aslısın dedi ki...

Telekinesis, vodoo bebeği denedim ama işe yaramadı. O açıdan her türlü reçete tavsiyesine açığım, beklerim.
Sade'nin ayak bileğine benzemesin de durum :))

Dallama Blogger dedi ki...

yahu yok o daha yürümeyi bilmiyor gelmis bana sariyor :D
alt komşu var benim ama şimdi uyumuştur yarın bir sorayım cazgıra

Aslısın dedi ki...

bak gelir valla canına okur, dikkatli ol:)
komşu tek umut kaldı elimde, ona göre:)

CEPAYNASI dedi ki...

buna benzer sorunlar,artı tıpta dönüşüm zamazingosu ile raptızapta alınma...öyle bunalmıştım ki emeklilik dilekçesini veriverdim:)
oturuyorum şimdi evde...sabahları 1 saat yürüyüş,düzenli ve sağlıklı beslenme ve yıllardır unuttuğum düzenli uyku..."0" stress...meğer hayat ne güzelmiş...meğer ne çok şey kaçırmışım...meğer ne çok paralanmışım,hastane,muayenehane,gece ameliyatı vs.ile...

darısı başına aslı...umarım kurtuluşun yakındır...

Aslısın dedi ki...

cep aynası, aman tadını çıkar en güzel haliyle, bana da gelecek güneşli günler elbet:)

Sade dedi ki...

Yaaaaaaa biliyom ben yurumeyiiii :( Asli kanma sen Teleliye.. Hep onun nazari..

Aslısın dedi ki...

sade biliyorum sen üzülme, kıskanç telelili:))

Dallama Blogger dedi ki...

:D

Yok abi, topuklama çanları çalıyor.
30 yaşında dayandım öğrendiğim yegane şeylerden biri de :birden fazla hatunun arasında kalırsan, kıçına bakmadan kaç.

yaşlı cadoloza sordum böyle böyle bizim aslili bir hatun var, dedi bu dedim.

bana 2 saat birşeyler anlattı hiçbişey anladım. tekrar sormayada gözümedi.

Baktın olmuyor, benim direncim dayanıklıdır. Kendi kanımdan serim yapar paket ederim oraya(neresiyse artık)

Kan Grubu : 0 Rh(+) genel vericiyim.

Aslısın dedi ki...

telekinesis, işte hayat tecrübeni konuşturdun be. Bu arada genel vericiyim, kısmında kahkaha atmışım yanlışlıkla:)

Dallama Blogger dedi ki...

zaten kahkaha at diye dediydim :D