4 Ara 2010

Ne Olabilir?


Sade bir yaşamı vardı. Büyük olaylar, büyük kayıplar ya da sevinçler yoktu yaşadıklarında.
Hayatı da sakin ve dingindi, kendisi gibi.
Hayalleri yoktu, başarı hırsı, para kazanma arzusu, aşk, nefret gibi onu uçlara götürecek bir takım duygular, onun yanına hiç uğramamıştı.
Herhangi bir okuldan mezun olmuş, herhangi bir firmanın herhangi bir bölümünde çalışan, her gün işe gidip gelen, otobüste gördüğünüz kadınlardan biriydi.

Hayatla ilgili bir şikayeti yoktu ama özellikle mutlu olduğu bir şeyler de yoktu. Sanki sadece var oluyordu bu hayatta, diğerlerinin arasında.
İnsanlarla birlikteydi ama onların hikayelerine ne üzülür ne de sevinirdi. Olan bitene sadece bakar ve görürdü.
Yine de arkadaşları vardı. Onunla beraber olmayı sevenler. Karşısındakinin dertlerini sahiplenmeden dinleyen biri olarak, onları yalnız bırakmazdı. İnsanlar, onu tam da bundan dolayı severlerdi.
Gerçekten dinlemesini ama sahiplenmemesini. Zaten kimse kimsenin derdini sahiplenemezdi ki.
Dert için de mutluluk için de, bu böyleydi. Herkes kendi aldığını, algılayabildiğini yaşardı. Duyduğuna üzüldüğünde; üzüldüğü şey, o konuyla ilgili kendi içinde olagelenlerdi.

Bir gün bir çocuk gördü. Sokakta kaldırımın kenarına oturmuş, kucağındaki kedi yavrusuna sımsıkı sarılmış, ağlıyordu. Tahminen dört veya beş yaşında olduğunu düşündüğü çocuğun yanına gitti. Aslında talep edilmedikçe yardım etmek için bir şey yapmazdı.
Ama bu sefer, sanki ayakları onu o küçük çocuğun yanına götürmüştü. Çocuğun yanına, kaldırımın kenarına oturdu. Çocuk içini çeke çeke ağlamaya devam ediyordu. Orada, birlikte oturuyorlar ama rüzgar, iki yaprağı tesadüfen yan yana getirmiş gibi birbirlerine bakmadan ya da konuşmadan duruyorlardı.

Çocuk bir süre sonra ağlamayı bıraktı ve ona bakmadan konuşmaya başladı.
- Kedimin gözleri görmüyormuş. Zaten biraz sarsaktı ve sürekli bir yerlere çarpıyordu. Ama beni güldürmek için yaptığını sanıyordum. Hem zaten hep kucağımdaydı benim. Yorulmasın diye her yere ben taşıyordum onu.
Babam dedi ki; gözleri görmüyor bu kedinin. Sonra veterinere götürdük, evet o da söyledi. Körmüş kedim.
- Ne fark eder senin için kör olması?
- Bilmem. Kedilerin gözleri görmeli, avlanmalılar. Yemek bulmak, oyun oynamak için gözlere ihtiyaçları vardır.
- Kedin mutlu görünüyor.
- Evet, kucağımda olduğu sürece çok mutlu. Hep gurul gurul ses çıkarıyor ve bıraktığım anda üzerime tırmanmaya çalışıyor.
- Kucağındayken görüp görmemesinin ne önemi var?
- Bilmem, zaten mutluluktan gözlerini kapatıyor, kucağımdayken.
- Büyüyünce onu kucaklamaktan vazgeçecek misin?
- Hayır, büyüse de o benim kedim. İstediği sürece ben onu kucağımda taşırım. Kör olabilir ama bir sürü kediden daha şanslı o. Çünkü ben varım, onun yanında.

Evet, çocuk olduğu sürece o kedi hep mutlu olacak.
Olmadığı zaman da o kedi için farklı bir yaşam hali başlayacak.
Kadın olduğu sürece, hayatı ciddiye almamak da var olacak.
Kadını görenler, belki ona uyacak belki de şaşkın şaşkın bakacaklar.


Kedi, mutlu olacak ya da olmayacak.
Çocuk belki bıkacak, belki hiç bıkmayacak.
Kadın, öylece yaşamaya devam edecek ya da herkes gibi olacak.


Ne olursa olsun, hayat akacak.
Aslına bakarsan; hiç kimse o kadar önemli değil.


Sözlükten: Dokunaklı, etkileyici, acıklı, içe işleyen
Görsel: Ahmet Coka

15 yorum:

Onur Diribaş dedi ki...

Ama ben buna ağlarım. :( O çocuğu koynuma alıp sımsıkı sarmak ve hiç bırakmak istemem. Çok etkilendim... Çok...

Aslısın dedi ki...

Onur, sözlükte bahtıma dokunaklı kelimesi çıkmıştı ve anlamına göre tam da sana yaptığını yapması gerekiyordu yazının. Demek ki ben isteyince dokunaklı ve acıklı olabilirim. Evet bunu gördük. Sıradaki...
Not: bulmaca gibi konuştum ama merak edersen, istediğin zaman anlatırım ne yaptığımı:)

Ali Sunarlar dedi ki...

Çok güzel yaa..birçok ders alınacak olay var görebilenlerden oluruz umarım..sen görmüşsün burda...

Aslısın dedi ki...

@l!snrlr, sağol, hayat ders gibi, öğrene öğrene yürüyoruz.

Adsız dedi ki...

merhaba yazıdıklarınızı takip eduyorum
lisanım bozuk ich bin german
yani alamancıyım alamanyada bir takım da liberoyum
de da ayrı cogunlukla ama burada bilemedim
bu yazıdıklarınız dokunaklu olmus ben duygaların insanıyim de ayrı
neyse aslım hanım mesaj net, lisan guzel gozyaslarım sizinle
yazıda ki kişi siz misiniz? ya da aklınızdaki siz misiniz?

Dışavurum dedi ki...

Bak ya, Aslı düşüncelere daldırdın beni. Gülümsesem mi, hüzünlensem mi bilemedim bir de... Çok sevdim bu yazını.

Aslısın dedi ki...

Adsiz hepsi biraz benim biraz degilim. Sizi fenerde libero gormek isteriz.

Disavurum, tesekkur ederim, gulelim nasilsa hersey yalan;)

CEPAYNASI dedi ki...

bu yazı hedefleneni verdi benim için de...dokunaklı evet...
yarın sözlükten hangi sözcük seçilecek,nasıl seçiliyor?
merak ettim şimdi...
bekliyorum:)

Aslısın dedi ki...

cep aynası, sözlüğü açıp çıkan sayfada uygun bir olma hali buluyorsun ve sonra bütün gün öyle oluyorsun. Dün dokunaklı çıkmıştı. Sadece yazı için değil ama günü öyle olarak geçiriyorsun. Kolay oyun değil valla:)

Deli Anne dedi ki...

sana da uygun düşen bir kelime çıkmış sanki.. ne güzel dile getirmişsin. eline sağlık

Aslısın dedi ki...

deli anne, valla evdekiler hiç dokunaklı davranmadın bugün diye, şikayetçi oldular. Ancak yazıda olabildim galiba:)

Judy Abbott dedi ki...

ah kedicik, ah kedicik. oof. dertlendim.

Aslısın dedi ki...

judy, geçti, bitti hikaye.

Miles Of Style dedi ki...

i love this illustration...sorry i cannot read this post though...is it Turkish?

Aslısın dedi ki...

Miles of style, yes this is Turkish. Illustrations are all from cokabook.blogspot.com
Thanks for your visit:)