24 May 2011

Yoldan çıkmak lazım

Hayatın anlamını, herkesin gittiği okullara gidip, herkesin çalıştığı yerlerde çalışıp, hafta içi iş arkadaşlarımızın bahsettiği yerlerde geçirip, yaşamak sanıyoruz ya, çok üzülüyorum.

Basmakalıp eğitim sistemi, evde ona benzer kalıplarda ahlak, davranış setleri, alınan oyuncaklar, gelecek planları... O en sevdiğimiz, canımızdan çok değer verdiğimiz çocuklarımızı da kendi köleliğimizin içine hapsediyoruz, farkında mısınız?

Sonra plazanın alt katında kahvaltı masasında, kendinden ve hayatından mutsuz insanlar durmadan söylenip işe gelip, hiçbir şeyi değiştirmeden yaşamaya devam ediyorlar. Değiştiremezler ki...

Hayal güçleri bununla sınırlı. Okulda bunu öğrendiler, evde aileleri onlar bu hayatı yaşasın diye borç harç içinde bir hayat sürdüler. Bu dünyanın dışında nasıl bir dünya var, bilmiyorlar, hayal bile edemiyorlar.

Başarı kavramları, kurumsal bir yere girip çalışmak, kendisine benzer iş arkadaşlarıyla gün geçirmek, bir kaç eğitim alıp, uzmanlaşmak, asla kurtulamayacağı bir hayatın kölesi olmak. Bu arada herkesin gittiği okullar falan derken, Türkiye'de yaşayan insanların küçük bir kısmının yaşamaya gücünün yettiği bir hayattan bahsediyorum ve anne babaların, maaşlarının büyük kısmını okul parasına yatırdıkları bir eğitimden. Yani, bu söylenen insanlar bir çok kişiye göre çok şanslılar, nereden baktığınıza bağlı olarak.



Hep düşündüm, Can doğduğunda gidelim küçük bir yere ve orada yaşayalım, O da esir olmasın bizim olduğumuz klişelere, diye. Ama her gün şikayet ettiğim bu hayatın konforlu kısımlarını bırakmayı göze alamayıp, risklerinden korkup, artık çıkılması çok zor olan düzenin içinde kaldım. Eğer eşim de benim gibi düşünseydi, gerçekten yapma ihtimalim çok yüksekti, öyle geliyor. Belki de o ısrarla istese ben korkup, onu vazgeçirecektim.

Tutkuyla bağlandığın bir iş, merak, inanç, bilmiyorum ama insanı hayata bağlaması gereken bu aslında. Her insanın kendisini yaşaması, ifade etmesi için böyle bir şeye ihtiyacı var.

Güneş tutulmasını izlemek için dünyaayı dolaşmak, durmadan bu konuyla ilgili bilgi toplamak. Farklı kültürler tanımak için bir sürü ülke gezmek, yardım etmek için kendini seferber etmek ve tüm kaynağını yardım etmek istediği insanlara, hayvanlara aktarmak.

Gerçek olan budur. İnsanın ne istediğini, ölürken içinin rahat gitmesi için hayatını nasıl geçirmesi gerektiğini önceden fark edebilmesidir.

Yoksa çoğunluğa uyup, kalıplar içinde yaşamak, birbirinden bu kadar farklı insana nasıl iyi geliyor olabilir ki?

Para, ev, araba, telefon, tatil dışında gerçekten ruhumuza kattığı ne? Tamamen maddesel ihtiyaçlar bunlar ve biz bu maddelerin peşinde ömrümüzü geçirmeye dünden razı olduğumuz gibi, bizden sonra gelenleri de buna hazırlıyoruz.

Fenerbahçe kutlamaları sırasında düşündüm, ulan hayat elimizden gidiyor kalkın yürüyelim sokakta desem, yanımda bir kişiyi bulamam. Oysa herkes nasıl da birdi, sokaktaydı, Fenevli olmalarına rağmen hayran hayran izledim, insanların o ihtiraslı, neşeli hallerini. Acaba futbol veya tuttukları takım dışında başka neye böyle tutkulular dedim, içimden.

Onun için herkes mutsuz, hafta sonunu bekliyor, tatil için gün sayıyor.
Bu hayat bize rutini devam ettirmekten başka ne sağlıyor?

Müzik: Hooverphonic

19 yorum:

mehbup dedi ki...

Bulunduğum yer o kadar sakin ki. Kuş cıvıltıları, çocuk sesleri ve bir kaç araba sesi.

Evden çıkıp 5 dakika yürüdüğüm zaman yaşam varmış diyebiliyorum. Klişe yaşamların dışında düşün bir de.

Bir çılgınlık edip, yalnız başıma tatile mi gitsem:p

Aslısın dedi ki...

mehbup, ne güzel ve bence yap o tatili.

Emine dedi ki...

tek cümle: yoldan çıkmak lazım!


günaydın güzel arkadaşım :)güzel bir gün olsun..

Aslısın dedi ki...

Emine, benimki şahane, sana da olsun:)

Azze dedi ki...

'Güneş tutulmasını izlemek için dünyaayı dolaşmak, durmadan bu konuyla ilgili bilgi toplamak. Farklı kültürler tanımak için bir sürü ülke gezmek, yardım etmek için kendini seferber etmek ve tüm kaynağını yardım etmek istediği insanlara, hayvanlara aktarmak.'

Eskiden abimle, baharla beraber artan bisikletli, motorlu dünya gezgincilerinin önüne atlayıp 'vay müdür naaptın, ne güzel de geziyorsun nereleri gördün, vay vay ne cesaret arkadaş' derdik.

Sonralarda yaş büyüdükçe sinirlenmeye başladım ben bu dünya gezgincilerine. Ve ömrünü bir kuşun nasıl yavruladığını görüntülemeye adamış araştırmacıya. Ve benzerlerine.

Bir düşün, bir anda serçelere tutuldun, 1 hafta evinin görebildiği yerdeki serçelerin tüm yaptıklarını görüntüleyeceksin. En az bir gece görüşlü, bir normal kamera, kaydettiklerini aktarmak için hatrı sayılır büyüklükte bir taşınabilir disk, iki tripod, uygun lensler. Ah, bir de evde kimse olmayacak gak yemek guk su diyen. Ah, ya işin olmayacak ya da serçelere aşık olduğun için 1 hafta onları izlemeni hoşgörüyle karşılayacak bir patronun olacak. İşin yoksa, o bir hafta için -kaynağın- olacak. Herşeyi ikinci el alsan en ucuz ikibine kapatırsın belki bu işi.

Tamam, abartmış olabilirim. Ama içinde bulunduğun ülke sınırları, eğer paşa torunu değilsen sana müsaade etmiyor ki? Eminim çalışan insanlarının çoğunun tek derdinin sadece 'yaşamak' olduğuna. Sadece barınma ve karnını doyurma olduğuna.

Adam 35 yaşında, o yaşına kadar çalışmış, yaşamış, bir de para biriktirmiş. Biriktirdiği para da güneş tutulmasını takip etmek için dünya turu atmasına yetmiş.

Ay yarama parmak bastın :)
Bir kavanoz şeker aldım, kırmızı ;)

Ahmet Coka dedi ki...

üşenmemek(!) rutini bozar.
herşeyi oldugu gibi kabul etmek(!) sizi hayatın akışında hissettirir. sürekli arıza çıkaran arkadaş, bi türlü iyileşmeyen hava koşulları vs için sinirlenmeyin, öyle kabul edin...
ön yargısızlık(!) sizi bişeylere sürekli gıcık olmaktan uzak tutar slovak sineması çoğu kez vizyondaki amerikan filmlerinden ya da vıcık türk komedi filmlerinden iyi olabiliyor. Değişiklik yapın erhu dinleyin. Alternatif bir sürü sey var... misal take away show...
Yoldan çıkın evet n'olucak ki?
Bi de lütfen sağlığınıza dikkat edin

bu saydıklarım böyle herseyi çottanak diye değiştirecek şeyler değil elbette... ama deniyorum işe yarıyor...

Aslısın dedi ki...

Azze, her şeyi paraya bağlayan zihniyet, zincirlerimizi iyice sıkılıyor. Düşme tuzağa, sen şeker ye, ben kaçıyorum:)


Ahmet, her türlü kaçak nokta kabulümüzdür.

Adsız dedi ki...

Aslı, anlamlı bir yer bul hayatın yağlı yerinden, sonra sonsuza dek gıcırdat o köhne karyolayı..

nükte dedi ki...

ah be güzel Aslı'm. son bir kaç yıldır sorguluyorum apaynı düşünceleri, ama dediğin gibi öyle korkuyorum ki bazen, bazen de üşeniyorum - "pöff rahat işte ne diye yorayım kendimi diyor tembel tarafım". bu maddi hayata bağımlıyız resmen, kurtulmak istiyoruz ama hep bir bahanemiz var bırakmamak için. evde biriktirdiğim kullanılmayan eşyaları arada delirip toplu halde atıyorum, önünde sonunda aynı şeyi yaşadığım hayata da yapacağım azimliyim:-)

Ful yaprakları dedi ki...

bence radikal kararlar verebilip risk alıp kestiremeden sonunu bir tepeden aşağıya atlamaktır hayat:)))

mehbup dedi ki...

Bazen bazı şeyler hayalde kalır. Hayallerimizi de kabullenmişiz.

Sade dedi ki...

üüüffffff aslı yaaaa zaten solumdan kalkmıştım iyice darlandım şimdiiii..

Sitare dedi ki...

bayıldım kardeşim yine harika fikirler müthiş güzel üslup.ben yazsam bundan iyi olamaz bu kadar da beni anlatamazdı.aynı derdin derdindeyiz ,büyükşehirlerin sarmal köşelerindeyiz:(

Aslısın dedi ki...

syrakusa, çok tahrik edici geldi bu fikir:)

nükte, yaparsın ben biliyorum.

ful yaprakları, bu hayata ölünür bile diyesim geliyor kalbimin en derininden.

mehbup, hayallerimiz demeye bile korktuğumuz, keşkelerimiz bunlar aslında.

sade'mm, iki ters bir düz hayat gidiyor.

sitare, "büyük şehirlerin sarmal köşelerindeyiz" bence çok daha iyisini yazarsın.

1i Yok mu dedi ki...

Çok güzel dileklerin var. Fakat insan bazı minimm ihtiyaçlarını karşılamadan bu senin bahsettiğin özgür hayatı hayal edemezler. Zaten ülkemizdeki insanların %80'i de bu minimum ihtiyaçlarını karşılaması için hayatlarını, yaşantılarını yeteri kadar fazlasıyla meşgul ediyorlar. Bu özgür düşüncelere zaman kalmadan yaşlanıp gidiyorlar maalesef. :( yazık, çok yazık... :(

Aslısın dedi ki...

1i yok mu, hem de çok yazık ama devam ediyoruz.

didem dedi ki...

Kesinlike katiliyorum. Maddeler bize ne katiyor ki...Buradan kacalim gidelim duygusu bende de cok olur.

bahar dalı dedi ki...

Aslıcığım selam,
Senden bir ricam var, kalıplarını kır artık ve ağlanmayı bırak. Eğer bu çevrene çok fazla ağlanan insan almandan kaynaklanıyorsa o zaman işe o insanları susturarak başla. Durmadan şikayet etmek bir ruh gribidir ve nasıl hasta bir insanın yüzüne hapşırmasına izin vermiyorsan, ruhu grip olmuş insanların da ruhuna hapşırmana izin vermemelisin, hem de kahvaltıda... Haddimi aştıysam afbuyur:)
Bir dost...

Aslısın dedi ki...

Ozel hayatimda bu dedigini cok guzel yapiyorum, sadece birlikte olmak istedigim insanlarlayim. Yapmak istediklerimi yapiyorum, gormek istediklerimi goruyorum. Burada bahsettigim is hayati ve belki de zinciri kirmak uzereyim. Ben mevcut konfor alanimi sorguluyorum. Bir ev bir araba vs gibi konular uzerine stratejik planlar yapmayanlarin sozlerini dinlemeye calisiyorum. Bakalim.