Lodos, oldum olası içime bir heyecan, bahar havası doldurur. Bazen sudan çıkmış balık gibi alıklaşırım, başım ağrır, aptal aptal dolanırım ortalıkta. Sevgili gibidir; bazen iyi gelir, bazen denge bozar.
Ama bu sabah, beni sevdi. Sabah evden çıkar çıkmaz, yüzümde gezindi, sonra yanağıma bir öpücük, hoop saçlarımı okşadı ve gitti. İş yerine gelince, lodos öyle güzel kucakladı ki beni; canım içeri girmek istemedi.
Sanki önümüzde koca bir kış yok. Sanki, beni hep bahar, sevinçler, mutluluklar bekliyor.
Vaatkar, hafif ve azıcık aşifte bir tavırla dolandı durdu, etrafımda.
İçeri girmemek, onunla biraz daha oynaşmak için kapıdan döndüm ve yolumu uzatarak, diğer kapıdan girdim, içeri.
Şimdide de arkamdan güneşi yolluyor, hadi gel Aslı, biraz daha fingirdeşelim, diye.
Biliyor; güneşe de hiç dayanamam, hele yaz sonrası vedalaşıp, "ah yaz aşkım, ne çok özledim seni" diye, mektuplar yazar, kendimi hüzünden hüzüne verirken.
Gidivereceğim bir gün.
Nasıl ki içeri girmeden önce yolumu uzattım; gitmek de, o kadar kolay değil mi?
İnsan, sevdiği ve sevildiği, birlikteyken mutlu olduğu arkadaşından, sevgilisinden ne kadar uzak durabilir?
Benimki de lodos, bekliyor beni köşede, heyecanla ve "ya gelmezse?" diye azıcık endişeyle...
Görsel: Ahmet Coka
18 yorum:
biraz da ben flört ediyim lodosla çok kıskandım hemen giyinip atıcam kendimi dışarı:)))
hemen fırla sanat dostları, koş koş :)
Lodosu bende çok severim ve dediğin gibi bana da hep baharı hatırlatır, sanki hemen yaz gelecekmiş gibi. Oysa lodosun arkası hep fırtınadır, kandırır bizi aldatır o sıcak yüzüyle...
:)
Ne güzel anlatmışsın :)
Sevdiği herşeyle bu kadar güzel fingirdeşebilmesi ne güzel arkadaşımın!
Sevgilini ödünç alıp benim de fingirdeyesim geldi...
Lodosun neşen sevgilin heyecanın ve yaşama sevincin bol olsun :)
yeşil kremalı mor kek, kandırmaz beni sevgilim, deme öyle :))
azze, severim seni bilirsin :)
sibel, var bir fingirdelik, burcumdan mı ne :)) hadi hadi çekinme al fingirde sen de:)
syrakusa, meslek dostum, sağol, ne güzel dilek, amiin:)
Lodos arkamızdan sinsice yaklaşıp hayatlarımıza çaktırmadan giren, sonrasında bir türlü atamadığımız ve "alışkanlık" şemsiyesi altında toplanan tüm böyle gelmiş böyle giderler'e meydan okuyan, cesur, atılgan, özü sözü bir, yaptığını demeyen dediğini yapan, parlak tunç giysileriyle karşımızda duran, alt edemediğimiz, aslında alt etmek istemediğimiz, hırçın ama güven dolu bir şövalye gibi, değil mi?
Kaan, aşık oldum lodosa bir daha anlattığın haliyle. Ne kadar gerçek şeyler söylemişsin. Tam da o işte, o şövalye, kahramanımız!
Son yazılarında (bir iki tanesi hariç) çok tatlı bir akışkanlık var:)
Hem rüzgarın hem de deniz havasının yüzüne öpücükler kondurduğu bir yer biliyorum:))
İstanbul'da lodos vakti, hava şurup gibi dedikleri cinsten. ne var ki eskller bu lodosun arkası fena fırtına diyorlar...
Özledim be Aslıcan! Istanbul'un, başım ağrıyo yeaa diye yıllarca söylendiğim ılık ılık lodosunu özledim! Benim için de uç!
Betül, orası neresiyse gidelim :)
Judy, evet doğru ama tadını çıkaralım şu anın be adaş :)
Eliza'm, sen böyle dedikçe içim parçalanıyor be. Tamam eve dönerken uçtum senin için de:)
seni okumayı seviyorum...
kocaman bir gülümseme ile gidiyorum sayfandan ve kocaman bir gülümseme ile dalacağım uykuya:))))
Pek güzel yazmışsın be Aslı'm:)
Cep aynası, teşekkür ederim. Ne kadar güzellsin...
Deli Anneciğim, teşekkür ederim, çook :)
Çarpan ve tazelik veren lodos.. Çok haklısın, betimlemen iliklerime kadar hissetmeme neden oldu, özledim İstanbul'u :)
Müzeyyen, ne mutlu bana...
Yorum Gönder